KÜTÜPHANE | EKONOMI-POLITIK

2- MALİ SERMAYE VE MALİ OLİGARŞİ

Sermayenin Yoğunlaşması ve Banka Tekelleri

     

      Üretimin yoğunlaşması ve sanayi tekellerinin oluşması">

KÜTÜPHANE | EKONOMI-POLITIK

2- MALİ SERMAYE VE MALİ OLİGARŞİ

Sermayenin Yoğunlaşması ve Banka Tekelleri

     

      Üretimin yoğunlaşması ve sanayi tekellerinin oluşması, kaçınılmaz olarak, banka sermayesinin yoğunlaşmasına ve banka tekellerinin yaratılmasına varır. Bankalar arasındaki çetin savaşım, kaçınılmaz olarak, büyük bankaların küçükleri yutmasıyla sonuçlanır. Büyük bankalar, aralarında anlaşmaya varırlar, ve böylece banka tekelleri ortaya çıkar. Bunlar, küçük bankaları, tasarruf sandıklarıyla kredi şirketlerini egemenlikleri altına alırlar. Bu tekellerden herbiri, daha az önemde, onlarca, bazan da yüzlerce bankayı denetler. Bankaların sayısı ve onların iş hacmi artar. Örneğin 1900 yılında, Birleşik Amerika'da, 10.785 milyon dolar aktifi olan 10.382 banka vardı; 1940'ta 15.017'ye yükselen bankanın 80.213 milyon dolar aktifi oldu. Dolayısıyla, Birleşik Amerika'da 40 yılda banka sayısı %50 artarken banka aktifleri 8 kat olarak artmıştır. Tüm mevduatın, 1900'de %15'i, 1956'da %31'i, ülkenin bellibaşlı 20 bankasında toplanmış bulunuyordu; İngiltere'de, 1900'de tüm mevduatın %28'i ve 1952'de ise %70'i en büyük beş bankanın aktiflerinde gösterilmektedir.
      Bankaların yoğunlaşması ve banka tekellerinin oluşması, bankalarla sanayi arasındaki ilişkilerin değişmesiyle sonuçlandı.
     

Bankaların Yeni Rolü

     

      Başlangıçta, bankalar, tediyede basit birer aracı idiler. Kapitalizm geliştikçe, kredi işlemleri de yaygınlaştı. Banka, [sayfa 177] belirli bir süre içinde, kendi sermayelerinden yararlanamayan kapitalistlerin sermayesini, bu sermayeye gereksinmesi olan kapitalistlerin emrine sundu. Yoğunlaşan ve merkezileşen bankalar, ekonominin tümü üzerinde sınırsız bir iktidar yürütürler.
      Büyük bankalar, kapitalistlerin cari hesaplarını kendilerinde toplayarak, onların iş durumları hakkında bilgi edinir, onları denetler ve kendilerine bağımlı duruma getirerek, kredi koşullarını ağırlaştırarak ya da kolaylaştırarak sanayi kapitalistlerine ve onların faaliyetlerine yön verirler.
      Böylece, ödeme işlemlerinde mütevazi birer aracı olan bankalar, kudretli mali merkezler haline geldiler.
      Bu durum, üretimin yoğunlaşmasını hızlandırmakta önemli etkide bulundu. Çünkü, bankalar, tekel olarak kurulan büyük işletmelere, ilk olarak, kredi açtılar. Bankalar kendileriyle ortaklık kurdukları tekellerden düşük faiz aldılar ve tekelci birlikte kendilerine belirleyici bir rol sağlamaya elverişli miktarda hisse senetleri satın almaya başladılar.
     

Mali Sermaye

     

      Lenin, mali sermayenin özü konusunda şöyle yazıyor: "Üretimin yoğunlaşması, bunun sonucu olarak, tekeller; sanayinin ve bankaların kaynaşması ya da içiçe girmesi --işte mali sermayenin oluşum tarihi ve bu kavramın özü." (Lenin, Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, s 52.)
      Bankalar, sanayi, ticaret, ulaştırma, sigorta vb. tekellerinden hisse senetleri satın alarak, bu tekellerin ortak sahipleri haline geldiler. Öte yandan, sanayi tekelleri de, ortaklık kurdukları bankaların hisse senetlerine sahip oldular. Bunun sonucu olarak da, tekelci banka sermayesiyle tekelci sanayi sermayesi içiçe girdi. Bu andan başlayarak mali sermaye ortaya çıktı.
      Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin içiçe girişi, değişik şekillere bürünür. Bu içiçe giriş, özellikle, personel birliği şeklinde, yani aynı kişilerin banka, sanayi, ticaret vb. [sayfa 178] tekellerinin başında bulunması şeklinde kendini gösterir. Banka yöneticileri, sanayi işletmelerinin yönetim kurullarında yer alırlar; sanayi tekellerinin temsilcileri de banka yönetimine katılmışlardır.
      Örneğin, Birleşik Amerika'da, sayısı 400 olan dar bir sanayici ve bankacı grubu vardır; bu grup, en önemli 250 kumpanyada 1.200'e yakın makam işgal eder. Böyle "birçok makam toplama"nın tipik temsilcisi Rockefeller'lerden birisi olan, 10'dan fazla kumpanyada yöneticilik görevi yürüten Lawrence Rockefeller'dir.
      Büyük Brintanya
'da, en büyük 8 bankanın 200 yöneticisinden 160'ı, 33 sanayi tekelinde, 31 sigorta şirketi ve inşaat işletmesinde, 17 banka ve diğer mali kurumda, 98 sanayi şirketinde, 87 sanayi şirketiyle yabancı bankalar ve eski İngiliz imparatorluğu ülkelerinde yönetim kurulları makamlarında bulunmaktadırlar. Birçokları da İngiltere sanayi ve nakliye tekellerinde temsilci olarak, kendi hesaplarına büyük bankaların yönetim kurullarında yer alırlar. British Petroleum şirketinin, Midland Bank, Lloyds Bank ve National Provincial Bank gibi en büyük üç bankanın yönetim kurullarında temsil edilmesi böyle olmuştur.
      Fransa
'da, Paris Bankasıyla Hollanda Bankasının yöneticileri, birçok işletmelerde iştirakleri ve emrinde bir yığın şubeleri bulunan şirketlerin yönetim kurullarında 190 makam işgal ederler.
      Almanya
'da, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Deutsche Bank'ın 54 yöneticisi, farklı şirketlerde 707 yönetim makamı işgal ediyorlardı. 1958'de, bu bankanın 48 üyesi, Batı Almanya'nın en büyük 126 anonim şirketinde toplam olarak 662 yönetim makamını ellerinde tutuyorlardı. Bu bankanın yönetim kurulu başkanı olan Abs, 40'tan fazla ticari ve sınai banka işletmesinin yönetim ve denetim kurullarında makam tutmuştur (Hitler zamanında 42 idi).
      Mali oligarşinin egemenliği mali sermaye iktidarının somut ifadesidir. [sayfa 179]
     

Mali Oligarşi

     

      Tekellerin ve mali sermayenin gelişmesi, en büyük bankacı ve sanayicilerden oluşan bir grubun, ülkenin ekonomi ve politikasında üstün bir konum alması sonucunu verdi. Mali oligarşi, yani birkaç finans kralının egemenlik ve iktidarı ortaya çıktı. Ekonomik yaşamın bütün önemli dalları, kapitalist ülkelerin bütün politik kilit noktaları mali oligarşinin elindedir.
      Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde, ülke ekonomisinde belirleyici rol oynayan yedi mali grup vardır: Morgan, Rockefeller, Du Pont, Mellon, Bank of Amerika'nın Chicago ve Cleveland grupları ve First National City Bank, 1955'te bu gruplar tarafından denetlenmiş olan aktifler toplamı 218,5 milyar dolara yükselmişti. En önemlileri, Morgan ve Rockefeller gruplarıdır. 1955'te Morgan'ın etki alanında bulunan banka ve kumpanyalarda 65,3 milyar dolarlık sermaye vardı. Bunlardan 5'i çok önemli banka, 14'ü demiryolu kumpanyası, telefon alanındaki tekeller, radyo ve kablo şebekeleri, "U.S. Steel Corporatian", "General Electric" ve benzerleridir. 1955'te Rockefeller'in etki alanına giren banka ve [sayfa 180] kumpanyalardaki sermaye toplamı 61,4 milyar dolardı. Bunlar, "Standart Oil", çok önemli petrol, demiryolu, metalurji vb. tekelleridir. Birleşik Amerika'da nüfusun %1'ini temsil eden milyoner ve milyarderler, ülke zenginliğinin %60'ını ellerinde tutarlar.
     
      Mali Grupların Denetledikleri Sermaye Hacmi
      (Milyar Dolar Olarak)
     
      MORGAN: Kendi sermayesi, 7.0 - Denetlediği sermaye, 65,3
      ROCKEFELLER: Kendi sermayesi, 3.5 - Denetlediği sermaye, 61.4
      DU PONT: Kendi sermayesi, 4.7 - Denetlediği sermaye, 16.0
      MELLON: Kendi sermayesi, 3.8 - Denetlediği sermaye, 10.5
     
      İngiltere
'de ülkenin ekonomisinde sekiz mali grup kesin rol oynar. Ekonominin başlıca bölümlerini denetlerler. Bir zamanlar Britanya İmparatorluğunu oluşturan ülkelerin ekonomilerini de kendilerine bağımlı kılmışlardır.
      Mali oligarşinin egemenliği, diğer kapitalist ülkelerde de aynı şekildedir.
      Mali oligarşi, iktisadi alandaki egemenliğini, iştirakler sistemi aracılığıyla yürütür. Bu sistemin özü şudur: bu büyük parababası ya da bir parababaları grubu, hisse senetleri ve öbür yöntemler sayesinde, "ana şirket" olan en büyük hisse senetli şirketleri denetler. Ana şirket, başka şirketlerin hisse senetlerini satın alır ve büyük hisse senetleri paketine sahip olduğundan, kendisine bağlı bulunan "yavru şirketler" üzerinde egemenliğini gösterir; "yavru şirketler"de kendi "yavru şirketleri" üzerinde egemenlik kurar, vb.. iştirak sistemi sayesinde, örneğin elinde 1 milyar doları olan parababası çok daha büyük sermayeleri denetleyebilir. Büyük sermayenin egemenlik alanı, bu yoldan gitgide genişler. Bu sistem, tepe noktasında mali dünyanın en önemli kişilerinin bulunduğu bir piramide benzetilebilir.
      Mali oligarşi, politik planda da egemenlik kurar; tekeller hükümet aygıtıyla bütünleşirler. Tekelci devlet kapitalizminin doğup gelişmesi işte böyledir.