KÜTÜPHANE |
EKONOMI-POLITIK
BİRİNCİ BÖLÜM
KAPİTALİZM-ÖNCESİ ÜRETİM TARZLARI BU bölümde, kısaca, ilkel komünal, kölelik ve feodal üretim tarzlarının ortaya çıkma, gelişme ve kaybolma nedenlerini inceleyeceğiz.
1. İLKEL KOMÜNAL ÜRETİM TARZI
Dünya üzerinde hayat başlayalı, aşağı yukarı 900 milyon yıl oldu, ve ilk insanların ortaya çıkışları ise, en azından, bir milyon yıla yakındır.
Yeryüzünde insanın ortaya çıkması konusunda bilim, aşağıdaki açıklamayı veriyor. Avrupa'nın, Asya ve Afrika'nın iklimi sıcak olan çeşitli bölgelerinde, yüksek düzeyde gelişmiş bir tür maymun yaşmaktaydı. Uzun bir dönem sonunda, insan, bu maymundan çıktı. İnsanla hayvan arasındaki başlıca fark, önce, tamamen ilkel de olsa, insanın, iş
[sayfa 30] aletleri yapmakla kendini belli etmiştir. İ n s a n ı n ç a l ı ş m a s ı o z a m a n b a ş l a r. Çalışma sayesinde, maymunların kol ve bacaklarında yavaş yavaş değişmeler oldu. Cetlerimiz çalışmak için ellerini kullandıkça ayakta durmayı öğrendiler. İlkel iş aletlerinin yapımıyla birlikte, ilk insanlar, kendi aralarında, iş aletlerinin kullanımında güçlerini birleştirme gereğini de duydular. Bu sırada tek heceli konuşma dili de başladı. Çalişma ve çalışma ile birlikte tek heceli dil, beynin gelişmesi üzerinde kesin etki yaptı. Bundan dolayı, insanı yaratan iştir (çalışmadır), iş sayesindedir ki, insan toplumu oluşmuş ve gelişmiştir.
İlk toplumsal, ekonomik kuruluş, ilkel komün olmuştur ve bu, yüzbinlerce yıl sürdü. Komünal toplum, toplumsal evrimin başlangıcıdır. İnsanlar ilkin doğa kuvvetlerine karşı savunma olanağından yoksun, yarı-vahşi bir hayat sürdüler. Besin maddeleri, özellikle, doğada buldukları bitki kökleri, yabani meyveler, ceviz vb. bitkilerdi.
Kaba yontma taşlar ve sopalar, insanoğlunun kullandığı ilk araçlar olmuştur. Daha sonra, çok yavaş elde edilen bir deney birikimiyle, kesmek ve kazmak için kullandıkları basit araçları yapmayı öğrendiler.
Doğaya karşı yürütülen mücadelede ateşin bulunuşu, büyük önem taşır.
Ateş, ilkel insana, besinini çeşitlendirme olanağını verdi. Ok ve yayların bulunuşu ise, ilkel insana, üretici güçlerin gelişmesinde yeni bir aşama sağladı. Bu andan itibaren insanlar, kendilerini daha çok avlanmaya verebilecek ve daha çok hayvansal besinler sağlayabilecektir. Avcılığın ilerlemesi, ilkel hayvancılığın doğuşuna uygun bu dönemde başlar.
Tarım, üretici güclerin gelişmesinde yeni bir adım oldu; uzun bir süre çok düşük bir düzeyde kaldı. Tarımda hayvan kullanılmaya başlanması, tarımsal emeğin üretkenliğini artırdığı gibi, tarımda sağlam bir temel meydana getirmişti. Bundan sonra, insanın, yerleşik bir hayata geçtiğine tanık oluyoruz.
İlkel toplumda, üretim ilişkileri, üretici güçlerin durumuna bağlıydı. Üretim ilişkilerinin temelini, iş aletlerinin ve basit üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyeti teşkil eder. Bu
[sayfa 31] üretim ilişkisi, bu dönemde, üretici güçlerin gelişme düzeyine uygundu. İlkel toplumda iş araçları öylesine basitti ki, insanlar, tek başlarına doğa kuvvetlerine ve vahşi hayvanlara karşı koyamıyorlardı. Bu yüzden, gruplar halinde, topluluklar halinde, hayvan avlayarak, balık avlayarak, besin maddeleri sağlayarak yaşıyorlardı.
Üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyeti yanında, komün üyeleri, vahşi hayvanlara karşı savunma araçları olarak kullandıkları kişisel bazı iş araçlarına da sahiptiler.
İlkel toplumda emeğin üretkenliği azdı; ve yaşamak için zorunlu olandan fazla hiç bir şey yaratamazdı. İş düzeni, basit işbirliği üzerine kurulmuştu: birçok kişi, bir tek ve aynı görevi yaparlardı. İnsanın insan tarafından sömürülmesi yoktu. Pek bol olmayan besin, komün üyeleri arasında eşit olarak paylaşılırdı.
İnsanlar, hayvansal niteliğin ağır basmasından kesin olarak ayrılamadıkları sürece, hep bir arada, sürüler halinde yaşadılar. Toplumun soya
(gentes) göre örgütlenmesi, daha sonra, yavaş yavaş, ev ekonomisine geçişle oldu. Aile bağlarının bir araya getirdiği kimseler, ortaklaşa çalışmak üzere gruplaşıyorlardı. Başlangıçta gens, beş-on kişilik gruplardan ibaretti. Daha sonra yüzlerce kişilik gruplar haline geldi. İş araçlarının evrimi ile gensin bünyesinde, erkeklerle kadınlar arasında, gençlerle çocuk ve ihtiyarlar arasında olmak üzere
doğal işbölümü meydana geldi. Avcılık yapan erkeklerin kendi işlerinde, bitkisel besin maddeleri toplayan kadınların da kendi işlerinde uzmanlaşmaları ile birlikte emeğin üretkenliği de arttı.
Klan rejiminin ilk aşamasında üstün otoriteye sahip olan kadındır. Besin bitkileri toplar, ev işleriyle uğraşırdı: bu,
anaerkil rejimdir. Daha sonra, hayvancılık ile tarım, erkeklerin işi haline gelince, anaerkilliğin yerini
ataerkillik aldı, ve klan içinde başlıca rol bu kez de erkeğe geçti.
Hayvancılığa ve tarıma geçişle toplumsal işbölümü dönemine girilir, yani toplumun bir kesimi esas olarak
[sayfa 32] tarımla uğraşırken, diğer bir kesimi de hayvancılıkla uğraşır. Hayvan yetiştirme ile tarım arasındaki bu bölünme, tarihte,
birinci büyük işbölümünü meydana getirir.
Bu toplumsal işbölümü sayesinde, insan emeği, daha üretken olmuştur. Bunun sonucu olarak, komünlerde, bazı ürünlerde fazlalık ve bazı ürünlere de gereksinme vardı. Bu durum, çoban ve tarımcı kabileler arasında ürünlerin değişimi için elverişli bir ortam yarattı. Daha sonra, insanlar, bakır ve kalay madenlerini eritmeyi (demir üretimi daha sonra başlar), tunç araçlar, silahlar, araç ve gereçler üretmeyi öğrendiler; elbise ve kumaşların yapımını büyük ölçüde kolaylaştıran dokuma zanaatı bulununca, komün üyeleri, birer zanaat icrasına koyuldular ve emeklerinin ürünü gittikçe daha sık değişebilir duruma geldi.
Üretici güçlerin gelişmesi, insan emeğinin üretkenliğini, insanın doğaya üstünlüğünü, tüketim nesnelerinin yedek olarak birikimini hissedilir ölçü de artırdı. Ama toplumun bu yeni üretici güçleri, üretim ilişkilerine artık uygun düşmüyordu. Komünal mülkiyetin dar çerçevesi, emek ürünlerinin üleşimindeki eşitleştirme, üretici güçlerin gelişmesini dizginliyordu. OrtakIaşa çalışma, zorunlu olmaktan çıkınca, bireysel emek, daha üretken oldu. Ortaklaşa çalışma üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyetini gerektirmesine karşılık, bireysel çalışma da üretim araçlarının özel mülkiyetini gerektiyordu. Üretim araçlarında özel mülkiyet şeklinin ortaya çıkmasıyla birlikte, kabileler arasında olduğu gibi, insanlar arasında da servet eşitsizliğinin belirdiği görüldü. İnsanlar, zengin ve yoksul olarak bölündüler.
Üretici güççlerin gelişmesiyle, insanlar, kendilerine gerekli olandan fazla yaşama araçları ürettiler. Bu koşullarda, savaşla elde edilen daha çok çalışan insan kullanılması mümkün hale geliyor: tutsaklar köle durumuna getiriliyorlar. İlkin kölelik, ataerkil (aile içinde) bir özelliğe sahipti, daha sonra yeni düzenin temeli oldu. Köle emeği, eşitsizliği keskinleştirdi; köleleri sömüren aileler hızla zenginleştiler. Servet eşitsizliğinin şiddetlenmesiyle, zenginler,
[sayfa 33] yoksul ve borçlu olan kendi yurttaşlarını da köleleştiriyorlardı. Toplum, ilk kez köle sahipleri ve köleler halinde sınıflara bölündü. İşte,
insanın insan tarafından sömürülmesi böylece ortaya çıktı. İnsanlık tarihi, bu çağdan başlayarak, sosyalizmin kuruluşuna kadar, sömürenle sömürülenler arasındaki sınıf mücadelelerinin tarihi olmuştur.
İnsanlar arasında artan eşitsizlik, giderek sömürenler sınıfı tarafından, sömürülen sınıf üzerinde yürütülen baskı organı olarak, devletin kuruluşunu da getirdi. İşte, ilkel komünal üretim tarzının yıkıntıları üzerinde
köleliğin doğuşu böyle olmuştur.
|