SVERDLOV ÜNİVERSİTESİ'NDE VERİLEN
KONFERANSLAR
Nisan 1924
IV PROLETARYA
DİKTATÖRLÜĞÜ
Bu konuda üç temel sorunu ele alıyorum:
a) proleter devrimin
aleti olarak proletarya diktatörlüğü;
b) burjuvazi üzerinde
proletaryanın egemenliği olarak proletarya diktatörlüğü;
c)
proletarya diktatörlüğünün devlet biçimi olarak Sovyet iktidarı.
l� Proleter devrimin aleti olarak proletarya diktatörlüğü. Proletarya
diktatörlüğü sorunu, herşeyden önce proleter devrimin temel içeriği
sorunudur. Proleter devrim, bu devrimin hareketi, kapsamı ve başarıları
ancak proletarya diktatörlüğü ile ete-kemiğe bürünür. Proletarya
diktatörlüğü, proleter devrimin aleti, organı, onun en önemli üssüdür;
birinci olarak, devrilen sömürücülerin direnişini bastırmak ve kendi
kazanımlarını sağlamlaştırmak, ikinci olarak proleter devrimi sonuna dek
götürmek, devrimi sosyalizmin tam zaferine kadar götürmek için
oluşturulmuştur. Devrim, proletarya diktatörlüğü olmaksızın da,
burjuvaziyi yenebilir ve onun iktidarını devirebilir. Ama devrim,
gelişmesinin belli bir aşamasında, en önemli dayanağı olarak proletarya
diktatörlüğü biçiminde özel bir organ yaratmazsa, burjuvazinin direncini
kıramaz, zaferi koruyamaz ve sosyalizmin kesin zaferine doğru
ilerleyemez.
"Her devrimin temel sorunu, iktidar sorunudur"
(Lenin). Bu, iktidarı almakla, iktidarı ele geçirmekle meselenin
hallolduğu anlamına mı gelir? Hayır, kesinlikle değil. İktidarın ele
geçirilmesi, yalnızca başlangıçtır. Bir ülkede devrilmiş olan burjuvazi,
birçok nedenden ötürü, uzun bir zaman, kendisini devirmiş olan
proletaryadan daha güçlü kalır. Bundan dolayı, en önemli şey, iktidarı
korumak, sağlamlaştırmak, yenilmez hale getirmektir. Bu hedefe varmak
için ne gereklidir? Bunun için en azından, "zaferin ertesi günü"
proletarya diktatörlüğünün önünde duran üç ana görevi yerine getirmek
gereklidir:
a) Devrim tarafından devrilmiş ve mülksüzleştirilmiş olan büyük toprak
sahiplerinin ve kapitalistlerin direnişini kırmak, onların sermayenin
iktidarını yeniden kurma girişimlerini başarısızlığa uğratmak;
b) Tüm emekçileri proletaryanın çevresinde birleştirecek şekilde inşayı
örgütlendirmek ve bu çalışmayı sınıfların tasfiyesini, ortadan
kaldırılmasını hazırlayacak yönde yürütmek;
c) Devrimi
silahlandırmak, dış düşümanlara karşı mücadele amacıyla, emperyalizme
karşı mücadele amacıyla devrim ordusunu örgütlemek.
Proletarya diktatörlüğü, bu görevleri yerine getirmek, bu görevlerin
üstesinden gelmek için gereklidir.
"Kapitalizmden komünizme
geçiş", der Lenin, "tüm bir tarihsel dönemi kapsar. Bu dönem kapanmadığı
müddetçe, sömürücüler kaçınılmaz olarak bir restorasyon umudu beslerler,
ve bu umut, restorasyon denemelerine dönüşür. İlk ciddi yenilgiden
sonra, yenilgiyi hiç beklemeyen ve buna inanmayan, böyle bir düşünceye
izin bile vermeyen sömürücüler, yoksun bırakıldıkları 'cenneti yeniden
elde etmek için, geçmişte o kadar tatlı bir hayat süren ve şimdi
'aşağılık ayaktakımı' tarafından yıkıma ve sefalete (ya da 'sıradan'
işlere...) mahkûm edilen aileleri için, on kat enerji ile, şiddetli bir
tutkuyla, yüz kat artmış bir kinle, savaşa atılırlar. Ve kapitalist
sömürücüleri, ardları sıra, küçük burjuvazinin büyük kitlesi izler; o
küçük burjuvazi ki, bütün ülkelerde onlarca yıllık tarihsel deneyimlerin
tanık olduğu gibi, yalpalar ve bocalar, gün olur, proletaryayı izler,
gün olur, devrimin güçlüklerinden korkar, işçilerin ilk yenilgisinden ya
da yarım yenilgisinden paniğe kapılır,sinirleri bozulur, oradan oraya
koşuşturur, ağlamaklı olur, bir kamptan ötekine geçer" (bkz. Lenin,
Bütün Eserler, C. 23, s. 452-453).
Burjuvazinin restorasyon
denemelerine girişmek için nedenleri vardır, çünkü o, devrilmesinden
sonra hâlâ uzun bir süre, kendisini deviren proletaryadan daha güçlü
olarak kalır.
"Eğer sömürücüler yanlızca bir tek ülkede
yenilgiye uğratıldıysa", der Lenin, "�ve bu doğal olarak tipik durumdur,
çünkü bir dizi ülkede eşzamanlı bir devrim ender bir rastlantıdır�, hâlâ
onlar sömürülenlerden daha güçlü olarak kalırlar" (aynı yerde, s. 452,
Rusça).
Devrilmiş burjuvazinin gücü nerede yatmaktadır?
Birincisi, "uluslararası sermayenin gücünde, burjuvazinin uluslararası
bağlantılarının güç ve sağlamlığında" (bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 10,
s. 57. s. 75. --İnler Yayınlan.].)
İkincisi, "devrimden sonra
uzun bir süre sömürücülerin kaçınılmaz olarak bir dizi muazzam gerçek
avantajları ellerinde bulundurmasında: hâlâ paraları vardır (paranın
derhal ortadan kaldırılması mümkün değildir), bir miktar, çoğu zaman
önemli miktarda taşınabilir servet, ilişkiler, örgüt ve yönetme
alışkanlıkları, yönetmenin tüm sırlarının (âdetler, yöntemler, araçlar
ve olanaklar) bilgisi ellerinde kalır, daha yüksek eğitime sahiptirler,
(burjuva tarzda yaşayan ve düşünen) yüksek teknik personelle yakın
ilişki içindedirler, askerlik sanatında karşılaştırılmayacak derecede
büyük deneyimleri vardır (bu çok önemlidir) ve saire, ve saire." (Bkz.
Lenin, Bütün Eserler, C. 23, s. 451-452).
Üçüncüsü,
"alışkanlığın gücünde, küçük üretimin kuvvetinde. Çünkü ne yazık ki
dünyada hâlâ çok, pekçok küçük üretim vardır; küçük üretim ise ama
sürekli olarak, her gün, her saat, kendiliğinden ve kitlesel çapta
kapitalizmi ve burjuvaziyi doğurur"..., çünkü "sınıfları ortadan
kaldırmak yalnızca büyük toprak sahiplerini ve kapitalistleri sürüp
atmak demek değildir �biz bunu göreli kolay bir şekilde yaptık�, bu aynı
zamanda küçük meta üreticilerini de ortadan kaldırmak demektir, ama
bunlar sürülüp atılamazlar, ya da ezilemezler; bunlarla geçinmesini
bilmek zorundayız, bunlar ancak çok uzun, yavaş özenli bir örgütleme
çalışmasıyla yeniden kalıba dökülebilir ve yeniden eğitilebilir (ve
bunları yapmak zorundayız)." (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 10, s. 57 ve
78. [s. 75-99. �İnter Yayınları.])
İşte bu yüzden Lenin şöyle
der:
"Proletarya diktatörlüğü, devrilmesiyle birlikte
direnişi on kat artan daha güçlü düşmana, burjuvaziye karşı yeni sınıfın
en özverili ve en acımasız savaşıdır."
"Proletarya
diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı inatçı bir
mücadele, kanlı ve kansız, şiddetli ve barışçıl, askeri ve iktisadi,
eğitsel ve yönetsel bir mücadeledir." (Aynı yerde.)
Kanıtlamaya gerek yoktur ki, bu görevlerin kısa zamanda yerine
getirilmesi, tüm bunların birkaç yıl içinde gerçekleştirilmesi olanaksız
birşeydir. Bu nedenle, proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden komünizme
geçiş, çabucak geçip giden, bir dizi "süper devrimci" edimleri ve
kararnameleri olan bir dönem olarak değil; tam tersine, içsavaşlarla ve
dış çarpışmalarla, inatçı örgütsel çalışma ve iktisadi inşa, saldırılar
ve geri çekilmeler, zaferler ve yenilgiler ile dolu tüm bir tarihsel
dönem olarak görülmelidir. Bu tarihsel dönem, yalnızca sosyalizmin kesin
zaferinin iktisadi ve kültürel önkoşullarını yaratmak için değil, tam
tersine aynı zamanda proletaryaya, birincisi, ülkeyi yönetme yeteneğinde
olan güç olarak kendi kendisini eğitmesi ve çelikleştirmesi, ve
ikincisi, küçük-burjuva katmanları, sosyalist üretimin örgütlenmesini
sağlama alan bir doğrultuda yeniden eğitmesi ve yeniden kalıba dökmesi
olanağını da vermek için zorunludur.
"Sizler", diyordu Marx,
işçilere, "15, 20, 50 yıl içsavaşlar ve uluslararası çatışmalardan
geçeceksiniz, yalnızca var olan koşullan değiştirmek için değil, fakat
aynı zamanda kendinizi değiştirmek ve kendinizi siyasi iktidara
yetenekli kılmak için de" (Bkz. Kari Marx, Friedrich Engels, Eserler,
Cilt, VIII, s. 506).
Marx'ın düşüncesini devam ettiren ve
daha da geliştiren Lenin şöyle yazıyor:
"Proletarya
diktatörlüğü altında, milyonlarca köylüyü ve küçük üreticiyi,
yüzbinlerce hizmetliyi, memuru, burjuva aydınlarını yeniden eğitmek ve
onların hepsini proletarya devletine ve proletaryanın önderliğine tabi
kılmak, onlardaki burjuva alışkanlık ve geleneklerin üstesinden gelmek
gerekecektir...", aynı şekilde "çetin mücadeleler içinde, proletarya
diktatörlüğünün zemini üzerinde, kendi küçük-burjuva önyargılarından bir
darbede, bir mucizeyle, Meryem Ana'nın ricasıyla, bir sloganla, bir
kararla, bir emirnameyle kurtulmayan, tam tersine ançak
küçük-burjuvazinin kitlesel etkisine karşı uzun ve çetin kitle
mücadeleleriyle kurtarabilecek olan proleterlerin kendilerini de yeniden
eğitmek" gerekli olacaktır (bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 10, s. 149-150
ve 148. (s. 175-174. � İnter Yayınları.])
2� Burjuvazi
üzerinde proletaryanın egemenliği olarak proletarya diktatörlüğü.
Yukarıda söylediklerimizden, proletarya diktatörlüğünün, eski iktisadi
ve siyasi düzeni olduğu gibi bırakan, hükümetteki sıradan bir personel
değişikliği, bir "kabine" değişikliği vs. olmadığı açıktır.
Diktatörlükten yangından korkar gibi korkan ve bu korkuyla diktatörlük
kavramını "iktidarın ele geçirilmesi" kavramı ile değiştiren tüm
ülkelerin menşcvikleri ve oportünistleri için "iktidarın ele
geçirilmesi", genellikle bir "kabine" değişikliği, Scheidemann ve Noske,
MacDonald ve Henderson gibi kişilerden oluşan yeni bir hükümetin
iktidara gelmesidir. Açıklamaya gerek yoktur ki, bu ve benzeri kabine
değişikliklerinin proletarya diktatörlüğü ile, gerçek iktidarın gerçek
proletarya tarafından ele geçirilmesiyle hiçbir ortak yanı yoktur.
Mac-Donald'ların ve Scheidemann'lann iktidarda olduğu, eski burjuva
düzenin muhafaza edildiği yerde, onların sözümona hükümetleri,
burjuvazinin elinde bir yardımcı aygıttan, emperyalizmin çıbanlarını
gizlemek için bir paravanadan, ezilen ve sömürülen kitlelerin devrimci
hareketine karşı burjuvazinin elinde bir alet olmaktan başka birşey
olamazlar. Kitleleri paravanasız ezmek ve sömürmek rahat ve elverişli
olmadığı zaman, zor olduğu zaman, sermaye, böyle hükümetlere paravana
olarak ihtiyaç duyar. Elbette ki, böylesi hükümetlerin ortaya çıkışı,
"orada, onlarda" (yani kapitalistlerde) "Şipka Geçiti'nde" herşeyin
yolunda olmadığının bir işaretidir*, ama buna rağmen bu türden
hükümetler kaçınılmaz olarak sermayenin kılık değiştirmiş hükümetleri
olarak kalırlar. Bir MacDonald ya da Scheidemann hükümeti ile, iktir
darın proletarya tarafından ele geçirilmesi arasında yerden göğe fark
vardır. Proletarya diktatörlüğü bir hükümet değişikliği değil, tam
tersi-
*"Şipka Geçiti'nde herşey yolunda" � 1877-78 Rus-Türk
savaşından gelme Rus deyimi. Şipka Geçiti'ndeki çarpışmalarda Rus
birlikleri büyük kayıplar verdi, buna rağmen Rus genel kurmayı ordu
raporlarında şöyle diyordu: "Şipka Geçiti'nde her şey yolunda." � Alm.
ÇN.
ne, hem merkezi hem de yerel yeni iktidar organları
olan yeni bir devlettir, eski devletin, burjuva devletinin yıkıntıları
üzerinde ortaya çıkan bir poletarya devletidir.
Proletarya
diktatörlüğü, burjuva düzenin temeli üzerinde ortaya çıkmaz, tam
tersine, onun parçalanması süreci içinde, burjuvazinin devrilmesinden
sonra, büyük toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin mülksüzleştirilmesi
süreci içinde, en önemli üretim aletlerinin ve araçlarının
toplumsallaştırılması süreci içinde, proletaryanın şiddete dayalı
devrimi süreci içinde ortaya çıkar. Proletarya diktatörlüğü, burjuvaziye
karşı şiddet kullanımına dayanan devrimci bir iktidardır.
Devlet, hakim sınıfın elinde, kendi sınıf düşmanlarının direnişini
bastırmak için bir makinedir. Bu bakımdan proletarya diktatörlüğü,
esasında herhangi bir başka sınıfın diktatörlüğünden hiçbir şekilde
ayrılmaz, çünkü proletarya devleti burjuvazinin bastırılması için bir
makinedir. Ama burada öze ilişkin bir fark vardır. Bu farklılık
şuradadır ki, bugüne kadar var olan bütün sınıf devletleri, sömürücü
azınlığın sömürülen çoğunluk üzerindeki diktatörlüğü idi, oysa
proletarya diktatörlüğü sömürülen çoğunluğun sömürücü azınlık
üzerindeki diktatörlüğüdür.
Kısacası: Proletarya
diktatörlüğü, proletaryanın burjuvazi üzerindeki, hiçbir yasayla
sınırlanmayan ve şiddete dayanan egemenliğidir � emekçi ve ezilen
kitlelerin sevgi ve desteğine sahip bir egemenlik (Lenin, "Devlet ve
Devrim" [�İnter Yayınları.]).
Buradan iki temel sonuç çıkar:
Birinci sonuç. Proletarya diktatörlüğü, "tam" demokrasi, hem zenginler
hem yoksullar, herkes için demokrasi olamaz � proletarya diktatörlüğü
"yeni bir biçimde demokratik (proleterler ve genelde mülksüzler için) ve
yeni bir biçimde diktatörce (burjuvaziye karşı) olmak zorundadır" (bkz.
Lenin, Devlet ve Devrim, Moskova 1940, s. 25. [s. 46 �İnter
Yayınları.]). Kautsky ve şürekasının genel eşitlik, "saf" demokrasi,
"tam" demokrasi vs. üzerine laflan, sömürülenler ile sömürenler arasında
eşitliğin olanaksız olduğu şeklindeki kuşku götürmez olgunun burjuvaca
gizlenmesidir. "Saf demokrasi teorisi, emperyalist haydutlar tarafından
evcilleştirilip beslenen işçi sınıfının üst katmanının teorisidir. Bu
teori, kapitalizmin çıbanlarını gizlemek, emperyalizmin ayıbını örtmek
ve sömürülen kitlelere karşı mücadelede ona moral güç vermek için
yaratılmıştır. Kapitalizm altında, sömürülenler için hiçbir gerçek
"özgürlük" yoktur ve olamaz, çünkü "özgürluk-ler"den yararlanabilmek
için gerekli olan yapıların, matbaaların, kağıt depolarının
sömürücülerin ayrıcalığında olması, tek başına bu bile, "özgürlükler"in
yokluğunu tanıtlamaya yeter. Kapitalizm altında, sömürülen kitlelerin
ülkenin yönetimine gerçekten katılması yoktur ve olamaz, çünkü en
demokratik durumlarda bile kapitalizm koşulları altında hükümetler halk
tarafından değil, tam tersine Rothschild ve Stinnes, Rockefeller ve
Morgan'lar tarafından kurulduğundan, tek başına bu bile, kapitalizm
koşullan altında sömürülen kitlelerin ülkenin yönetimine gerçekten
katılmasının yokluğunu tanıtlamaya yeter. Kapitalizm altında demokrasi,
kapitalist bir demokrasidir, sömürülen çoğunluğun haklarının
kısıtlanmasına dayanan ve bu çoğunluğa karşı yönelen, sömürücü
azınlığın demokrasisidir. Sömürülenler için gerçek özgürlükler ve
proleterlerin ve köylülerin ülkenin yönetimine gerçekten katılması ancak
proletarya diktatörlüğü altında mümkündür. Proletarya diktatörlüğü
altında demokrasi, proleter bir demokrasidir, sömüren azınlığın
haklarının kısıtlanmasına dayanan ve bu azınlığa karşı yönelen,
sömürülen çoğunluğun demokrasisidir.
İkinci sonuç. Proletarya
diktatörlüğü, burjuva toplumunun ve burjuva demokrasisinin barışçıl
gelişmesinin sonucu olarak ortaya çıkamaz; o ancak, burjuva devlet
makinesinin, burjuva ordunun, burjuva bürokratik aygıtın, burjuva
polisin un ufak edilmesi sonucunda ortaya çıkabilir.
"İşçi
sınıfı, hazır devlet makinesini basit bir şekilde eline alıp kendi
amaçlan doğrultusunda kullanamaz", diyor Marx ve Engels "Komünist
Manifesto"nun önsözünde. Proletarya devriminin görevi, "...bugüne kadar
olduğu gibi bürokratik-askeri mekanizmayı bir elden diğerine geçirmek
değil, tam tersine onu parçalamaktır, ve bu, kıtadaki her gerçek halk
devriminin önkoşuludur", diyor Marx, 1871 yılında Kugelmann'a bir
mektupta.
Marx'ın kendini kıtayla sınırlayan bu sözleri, tüm
ülkelerin oportünistlerine ve menşeviklerine, en azından Avrupa kıtası
dışında kalan bazı ülkeler (İngiltere, Amerika) için Marx'ın öyleyse
burjuva demokrasisinin proleter demokrasiye barışçıl bir gelişimi
olanağını tanıdığını bağıra bağıra iddia etmeleri için bir bahane verdi.
Marx gerçekten de böyle bir olanağı tanıdı, ve onun henüz tekelci
kapitalizmin, emperyalizmin olmadığı ve gelişmelerinin özel koşulları
yüzünden İngiltere'de ve Amerika'da henüz gelişmiş bir militarizmin ve
bürokratizmin bulunmadığı geçen yüzyılın yetmişli yıllarında bu
ülkelere ilişkin olarak bunu yapmasının nedeni vardı. Gelişmiş
emperyalizmin ortaya çıkmasından önce durum buydu. Ama daha sonra,
30-40 yıl sonra, bu ülkelerdeki durum kökten değiştiğinde, emperyalizm
gelişip istisnasız bütün kapitalist ülkeleri kapsadığında, militarizm
ve bürokratizm İngiltere ve Amerika'da da ortaya çıktığında, İngiltere
ve Amerika'nın barışçıl gelişme özel koşulları ortadan kalktığında, bu
sınırlama bu ülkeler için de kendiliğinden ortadan kalkmak zorundaydı.
"Şimdi", diyor Lenin, "1917 yılında, ilk büyük emperyalist savaş
döneminde, Marx'm bu sınırlaması ortadan kalkmaktadır. Hem İngiltere
hem de Amerika, militarizmin ve bürokratizmin olmaması anlamında
dünyada Anglo-Sakson 'özgürlüğünün' bu en büyük ve son temsilcileri de,
herşeyi kendilerine tabi kılan, herşeyi ayakları altına alan
bü-rokratik-militarist kurumların tüm Avrupa'yı kapsayan, pis, kanlı
bataklığına tamamen batmışlardır. Şimdi hem İngiltere ve hem de
Amerika için (bu ülkelerde 1914-1917 yılları arasında 'Avrupai' genel
emperyalist mükemmelliğe erişen) 'hazır devlet makinesi'nin
parçalanması, yıkılması, 'her gerçek halk devriminin önkoşulunu'
oluşturur." (Bkz. Lenin, Devlet ve Devrim, s. 29. [s. 52.�İnter
Yayınlan.])
Başka bir deyişle, proletaryanın şiddete dayalı
devrim yasası, bu devrimin önkoşulu olarak burjuva devlet makinesinin
parçalanması yasası, dünyanın emperyalist ülkelerdeki devrimci hareketin
kaçınılmaz bir yasasıdır.
Uzak bir gelecekte, proletarya en
önemli kapitalist ülkelerde zafere ulaşıp bugünkü kapitalist kuşatmanın
yerini sosyalist kuşatma aldığında, kapitalistleri "elverişsiz"
uluslararası durumdan dolayı proletaryaya "kendiliğinden" ciddi
ödünlerde bulunmayı daha uygun bulan bazı kapitalist ülkeler için
"barışçıl" bir gelişme yolu elbette açıktır. Ama bu varsayım ancak uzak
ve olası bir gelecekle ilgilidir. Yakın geleceğe ilişkin olarak böyle
bir varsayım için hiç. ama hiç bir neden yoktur.
Bu
yüzden, Lenin şunu derken haklıdır:
"Burjuva devlet aygıtı
şiddetle yıkılıp, onun yerine yeni bir devlet aygıtı geçirilmeksizin
proletarya devrimi mümkün değildir" (bkz. Lenin, Bütün Eserler, C. 23,
s. 436.).
3� Proletarya diktatörlüğünün devlet biçimi olarak
Sovyet ihtidan. Proletarya diktatörlüğünün zaferi, burjuvazinin baskı
altına alınması, burjuva devlet makinesinin parçalanması, burjuva
demokrasisinin yerine proletarya demokrasisinin geçirilmesi demektir.
Bu açıktır. Ama bu muazzam iş ne tür örgütlerin yardımıyla
başarılacaktır? Proletaryanın, burjuva parlamentari/.mi zemini üzerinde
ortaya çıkan eski örgüt biçimlerinin bu çalışma için yetersiz olduğuna
kuşku yoktur. O halde, burjuva devlet makinesinin mezar kazıcısı rolünü
oynayacak durumda olan, bu makineyi yalnızca parçalamakla ve burjuva
demokrasisinin yerine proletarya demokrasisini geçirmekle kalmayıp,
aynı zamanda proletaryanın devlet iktidarının temeli de olacak durumda
olan, proletaryanın yeni örgüt biçimleri ne türdendir?
Proletaryanın bu yeni örgüt biçimi Sovyetlerdir.
Eski örgüt
biçimleriyle karşılaştırıldığında Sovyetler'in gücü nerede yatmaktadır?
Sovyetlerin, proletaryanın en kapsamlı, herşeyi kapsayan kitle örgütleri
olmasında; çünkü istisnasız bütün işçileri Sovyetler, ve yalnızca
Sovyetler kapsamaktadır.
Sovyetlerin, tüm ezilenleri ve
sömürülenleri, işçileri ve köylüleri, askerleri ve denizcileri
birleştiren ve bundan dolayı kitlelerin mücadelesinin siyasi
önderliğinin kitlelerin öncüsü, proletarya tarafından erj kolay ve en
tam şekilde gerçekleştirilebilecek biricik kitle örgütü olmasında.
Sovyetlerin kitlelerin devrimci mücadelesinin, kitlelerin siyasi
eylemlerinin, kitlelerin ayaklanmasının en güçlü organı, mali
sermayenin ve onun siyasi uzantılarının mutlak egemenliğini kırma
yeteneğinde olan organlar olmasında.
Sovyetlerin, kitlelerin
kendilerinin dolaysız örgütleri olmasında, yani kitlelerin en demokratik
ve bu nedenle de en çok otorite sahibi örgütleri, onlara yeni devletin
inşasına ve onun yönetimine katılmayı azami düzeyde kolaylaştıran,
kitlelerin devrimci enerjisini, inisiyatifini, yaratıcı yeteneklerini
eski düzenin yıkılması mücadelesinde, yeni, proleter düzen uğruna
mücadelede azami düzeyde geliştiren örgütler olmasında.
Sovyet iktidarı, yerel Sovyetlerin bir tek genel devlet örgütü halinde,
ezilen ve sömürülen kitlelerin öncüsü olarak ve hakim sınıf olarak
proletaryanın devlet örgütü halinde birleşmesi ve yapılanmasıdır, Sovyet
Cumhuriyetleri halinde birleşmesidir.
Sovyet iktidarının özü,
kapitalistler ve büyük toprak sahipleri tarafından ezilmiş olan
sınıfların, tam da bu sınıfların en geniş kitlelerini kucaklayan ve en
devrimci örgütlerinin şimdi "tüm devlet iktidarının, tüm devlet
aygıtının sürekli ve biricik temeli" olmasında, "bizzat en demokratik
burjuva cumhuriyetlerinde bile" gerçi yasaya göre eşit haklara sahip
olan, ama "fiiliyatta binbir araç ve dolapla siyasi yaşantıya
katılmaktan ve demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımından uzak
tutulan kitlelerin, şimdi devletin demokratik yönetimine sürekli,
koşulsuz ve tayin edici bir şekilde katılmaya çekilmelerinde"*
yatmaktadır (bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 7, s. 231. [s. 245, �İnter
Yayınları.]).
Bundan ötürü, Sovyet iktidarı, eski
burjuva-demokratik ve parlamenter biçiminden temelde farklı olan yeni
biçimde bir devlet örgütü, emekçi kitlelerin sömürülmesi ve ezilmesi
görevine değil, tam tersine bu kitlelerin her türlü baskı ve sömürüden
tamamen kurtarılması görevine, proletarya diktatörlüğünün görevlerine
uyarlanmış yeni tipte bir devlettir.
Lenin, Sovyet
iktidarının ortaya çıkmasıyla "burjuva-demokratik parlamentarizm çağının
kapandığını ve dünya tarihinde yeni bir bölümün: proletarya
diktatörlüğü çağının başladığını" söylerken haklıydı.
Sovyet
iktidarının karakteristik çizgileri nelerdir?
Sovyet
iktidarı, sınıflar var oldukça, düşünülebilecek tüm devlet
örgütlenmeleri içinde en belirgin kitle karakteri taşıyan ve en
demokratik devlet örgütlenmesidir; çünkü o, işçilerin sömürücülere
karşı mücadele içinde, sömürülen köylülerle birleşme ve işbirliği
etmesinin arenasını oluşturduğundan ve o, faaliyetleri içinde bu
birleşmeye ve işbirliğine dayandığından, nüfusun çoğunluğunun azınlık
üzerindeki iktidarıdır, bu çoğunluğun devletidir, onun diktatörlüğünün
ifadesidir.
Sovyet iktidarı, sınıflı toplumdaki tüm devlet
örgütlenmelerinin en enternasyonalistidir, çünkü o, her türlü ulusal
baskıyı ortadan kaldırdığından ve çeşitli milliyetlerin emekçi
kitlelerinin işbirliğine dayandığından, bu kitlelerin bir tek devlet
birliği içinde birleşmesini kolaylaştırır.
Sovyet iktidarı,
kendi yapısından dolayı, bu kitlelerin öncüsünün, Sovyetler'in en
birleşik ve en sınıf bilinçli çekirdeği olarak proletaryanın, ezilen ve
sömürülen kitlelere önderlik etmesini kolaylaştırır.
"Ezilen
sınıfların tüm devrimlerinin ve tüm hareketlerinin deneyimleri, tüm
dünyadaki sosyalist hareketlerin deneyimleri", diyor Lenin, "bize,
emekçi ve sömürülen halkın dağınık ve geri katmanlarım yalnızca
proletaryanın birleştirip, onlara önderlik edecek durumda olduğunu
öğretiyor." (Aynı yerde, s. 232. [Türkçesi, s. 246.]) Sovyet
iktidarının yapısı, bu deneyimlerden çıkan derslerin
gerçekleştirilmesini kolaylaştırır.
Sovyet iktidarı,
yasama ve yürütme gücünü bir tek devlet örgütünde birleştirerek ve
coğrafi seçim bölgelerinin yerine üretim birimlerini, işletmeleri ve
fabrikaları geçirerek, işçileri ve genelde emekçi kitleleri devletin
yönetim aygıtıyla ilişkiye geçirir ve onlara ülkeyi yönetmeyi öğretir.
Sovyet iktidarı, orduyu burjuva kumandasına boyun eğmekten kurtaracak ve
onu burjuva düzeninde olduğu gibi halkı ezmenin bir aleti olmaktan
çıkarıp, halkı kendi burjuvazisinin ve yabancı burjuvazinin
boyunduruğundan kurtarmanın bir aletine dönüştürecek durumda olan tek
iktidardır.
"Yalnızca, devletin Sovyetler şeklinde
örgütlenmesi, eski, yani burjuva bürokratik ve hukuki aygıtı derhal
gerçekten parçalayacak ve sonuçta yok edecek durumdadır" (aynı yerde, s.
232. [Türkçesi, s. 246.]).
Yalnızca, devletin Sovyet biçimi,
emekçilerin ve sömürülenlerin kitle örgütlerini sürekli olarak ve
kayıtsız şartsız devletin yönetimine katılmaya çekerek, gelecekteki
devletsiz, komünist toplumun temel unsurlarından biri olan devletin
sönüp gitmesini hazırlayacak durumdadır.
O halde Sovyetler
Cumhuriyeti, uzun zaman aranan ve sonunda bulunan, çerçevesi içinde
proletaryanın iktisadi kurtuluşunun, sosyalizmin tam zaferinin
gerçekleşmek zorunda olduğu siyasi biçimdir.
Paris Komünü, bu
biçimin embriyonu idi; Sovyet iktidarı, onun gelişmesi ve doruğuna
ulaşmasıdır.
İşte bu yüzden Lenin şöyle der:
"İşçi, Asker ve Köylü Temsilcileri Sovyetleri Cumhuriyeti, yalnızca
daha yüksek tipte bir demokratik kuruluşlar biçimi değildir..., ayrıca,
o, sosyalizme en ağrısız şekilde geçişi güvenceleyecek durumda olan
biricik* biçimdir." (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 6, s. 457. [s. 463.
�İnter Yayınları.])
LENİNİZMİN
TEMELLERİ ÜZERİNE