BİRLİK YAYGARASIYLA
BİRLİGİN ÇİGNENMESİ ÜZERİNE[92]
Modern işçi hareketinin sorunları, birçok bakımdan yaralı sorunlardır özellikle de dünkü hareketin (yani tarihsel olarak yeni kapanmış dönemin) temsilcileri için böyledir. Her şeyden önce, fraksiyonculuk, bölünme vs. gibi sorunlar bunlar arasındadır. İşçi hareketine katılan aydınlardan, sık sık, bu yaralı sorunlara değinmeme yönünde heyecanlı, asabi, neredeyse histerik ricalar duymak mümkün. Marksistler arasında örneğin 19001901den bu yana çeşitli eğilimlerin uzun yıllar süren mücadelesini yaşayanlar için, bu yaralı sorunlara ilişkin bazı değerlendirmeler gereksiz tekrarlar gibi görünebilir elbette.
Fakat bugün artık Marksistler arasındaki on dört yıllık mücadeleye katılmış olanların sayısı çok değil (Ekonomizmin ilk ortaya çıkış belirtilerinden başlayarak hesaplandığında on sekiz, on dokuz yıllık mücadeleye katılanlar ise daha da azdır). Günümüzde Marksist safları dolduran işçilerin muazzam çoğunluğu, ya eski mücadeleyi anımsamıyor, ya da bu mücadeleden bihaber. Bu muazzam çoğunluk (dergimizin araştırmasının da gösterdiği gibi) bu sorunlara özellikle büyük ilgi duyuyor. Troçkinin gayri-fraksiyonel işçi dergisi Borba tarafından
görünürde yeni bir şey olarak (ve yeni işçi kuşağı için gerçekten yeni bir şey olarak) ortaya atılan bu sorunlar üzerinde durmak istiyoruz.
I FRAKSİYONCULUGA DAİR
Troçki yeni dergisini gayri-fraksiyonel olarak niteliyor. Bütün ilanlarda bu sözcüğü öne çıkarıyor, gerek Borbanın başyazılarında, gerekse Borba çıkmadan önce Troçkinin bunun üzerine bir makalesinin yayınlandığı Tasfiyeci Severnaya Raboçaya Gazetada bunun altını her biçimde çiziyor.
Troçkinin işçi dergisi, Troçkinin işçiler için bir dergisidir, zira dergide ne bir proleter inisiyatif, ne de işçi örgütleriyle herhangi bir bağın izini bulmak mümkün. Popüler olma isteğiyle Troçki, işçiler için çıkardığı dergide okurlara teritoryum, faktör vs. gibi sözcükleri açıklıyor.
Çok iyi. Öyleyse neden işçilere fraksiyonsuzluk sözcüğü de açıklanmasın? Yoksa bu sözcük teritoryum ve faktör sözcüklerinden
daha mı anlaşılır?
Hayır. Mesele bu değil. Mesele, fraksiyonculuğun en kötü kalıntılarının en kötü temsilcilerinin, genç işçi kuşağını fraksiyonsuzluk etiketiyle
aldatmasıdır.
Bunu açıklamaya değer.
Fraksiyonculuk, belli bir tarihsel zaman diliminde Sosyal-Demokrat Parti tarihinin en önemli özelliğidir. Hangi zaman dilimidir bu? 1903ten 1911e kadarki zaman dilimi.
Fraksiyonculuğun özünün ne olduğunu en anlaşılır biçimde açıklamak için, örneğin 1906 ve 1907 yıllarının somut koşullarını anımsamak zorunludur. O zamanlar Parti bütündü, bölünme yoktu, fakat fraksiyonculuk vardı, yani yekpare Parti'nin içinde
fiilen iki
fraksiyon, fiilen ayrı iki örgüt vardı. Tabandaki işçi örgütleri birlik halindeydiler, fakat iki fraksiyon her ciddi sorunda iki taktik geliştiriyordu; bu farklı taktiklerin savunucuları birlik halindeki işçi örgütlerinde birbiriyle çatışıyordu (örneğin 1906 yılında Duma mı yoksa Kadet hükümeti mi şiarı üzerine, ya da 1907 Londra Parti Kongresi'ne seçimler sırasında) ve sorunlar
çoğunluk kararıyla
çözülüyordu: fraksiyonlardan biri ortak Stockholm Kongresinde (1906), diğeri ortak Londra Parti Kongresi'nde (1907) yenilgiye uğradı.
Bunlar, Rusyada örgütlü Marksizmin tarihine ait, herkesçe bilinen olgulardır.
Troçki tarafından yayılan korkunç yalanı görmek için bu herkesçe bilinen olguları anımsamak yeter.
1912 yılından beri, iki yıldan fazla bir zamandır, Rusyada örgütlü Marksistler arasında
hiçbir fraksiyonculuk,
birleşik örgütler içinde, birleşik
konferanslarda ve kongrelerde taktik üzerine hiçbir anlaşmazlık
yoktur.
Ocak 1912de Tasfiyecilerin kendisine mensup
olmadığını
resmen açıklayan Parti ile Tasfiyeciler arasında
tam
bir kopma durumu vardır. Troçki bu durumu bölünme olarak niteliyor. Bu niteleme üzerinde ileride özel olarak duracağız. Fakat fraksiyonculuk sözcüğünün
gerçeğe uygun olmadığı
kuşku götürmez bir olgudur.
Bu sözcük, daha önce de söylendiği gibi,
dün, yani artık geçmiş bir zaman diliminde
doğru olan bir şeyin
tekrarıdır, eleştirel olmayan, anlaşılmaz ve anlamsız bir tekrarıdır. Ve Troçki bize fraksiyon mücadelesi kaosundan söz ettiğinde (bkz. No. 1, s. 5, 6 vs. vs.), ağzından hangi eski geçmişin konuştuğu hemen anlaşılmaktadır.
Bugünkü duruma, Rusyanın örgütlü Marksistlerinin onda dokuzunu oluşturan genç Rus işçisi açısından bakalım. Bu genç işçi, önünde, işçi hareketi içinde çeşitli görüş ve akımların
üç kitlesel tezahürünü görüyor: 40.000 tirajlı bir gazete etrafında toplanmış Pravda taraftarları, Tasfiyeciler (tiraj 15.000) ve Sol Narodnikler* (tiraj 10.000). Tiraj üzerine veriler okura sözkonusu eğilimin
kitlesel
karakterini göstermektedir.
Bunun kaosla ne ilgisi var? diye sormak gerekiyor. Troçki hoş fakat boş lafları seviyor bu biliniyor, ama kaos sözcüğü
sadece
boş laf
değil, bunun dışında dünkü
dönemin
yurtdışı koşullarını bugünkü dönemin Rusya zeminine aktarmaktır (daha doğrusu başarısız bir aktarma girişimidir). Meselenin özü budur.
Marksistlerin Narodniklere karşı mücadelesinde kaos yoktur. Bunu Troçkinin
dahi
iddia etmeye cüret edemeyeceğini umuyoruz. Marksistlerin Narodniklere karşı mücadelesi 30 yıldan fazla bir zamandır, Marksizmin ortaya çıkışından beri sürüyor. Bu mücadelenin nedeni, iki farklı sınıfın, proletaryanın ve köylülüğün çıkarları ve bakış açısı arasındaki temel farktır. Eğer herhangi bir yerde kaos varsa, bu sadece, bunu anlamayan şaşkın kukumavların kafasındadır.
Geriye ne kalıyor? Marksistlerin Tasfiyecilere karşı mücadelesi kaosu mu? Bu da bir yalandır, çünkü tüm Parti tarafından Tasfiyeci olarak kabul edilen ve 1908den beri mahkûm edilen bir
akıma karşı mücadele kaos olarak nitelenemez. Fakat Rusyada Marksizmin tarihiyle ilgilenen herkes, önderliğin ve taraftarların bileşimi hususunda bile Tasfiyeciliğin Menşevizmle (19031908) ve Ekonomizmle (18941903) kopmaz biçimde ve sımsıkı bağlı olduğunu bilir. Dolayısıyla burada da neredeyse yirmi yıllık bir tarihle karşı karşıyayız. Kendi Partisinin tarihini kaos olarak değerlendirmek, kafasında affedilmez bir boşluk olmak demektir.
Fakat bugünkü duruma bir de Paris ya da Viyana açısından bakalım. Herşey derhal değişecektir. Pravdacıların ve Tasfiyecilerin
dışında, kendilerini bir ve aynı Sosyal-Demokrat Parti'ye saymak isteyen
en az beş Rus
fraksiyonu, yani tekil grubu vardır: Troçkinin grubu, iki Vperyod grubu, Parti Bolşevikleri ve Parti Menşevikleri.[93 ]Pariste ve Viyanada (örnek olarak bu iki büyük merkezi alıyorum) bunu bütün Marksistler çok iyi bilirler.
Ve bu noktada Troçki belli bir anlamda haklı: bu gerçekten de bir fraksiyonculuktur, gerçekten de bir kaostur!
Fraksiyonculuk, yani ismen birlik (lafta hepsi
aynı partidendir) ve gerçekte parçalanmışlık (gerçekte bütün gruplar bağımsızdır, birbirleriyle görüşmeler yapıyor ve egemen güçler gibi anlaşmalara varıyorlar).
Kaos; 1) bu fraksiyonların Rusya işçi hareketiyle bağıntısı üzerine nesnel, inceleme yapmayı olanaklı kılan verilerin olmaması ve 2) bu fraksiyonların gerçek ideolojik ve politik fizyonomisini değerlendirebilmek için materyalin olmaması demektir. Tamı tamına iki yıllık bir zaman dilimini alalım: 1912 ve 1913. Bilindiği gibi bu yıllar, işçi hareketinin canlanma ve yükselme yıllarıydı, ve
kitlesel
akıma benzer (ki politikada sadece kitlesel akımlar dikkate alınır) her akım ve eğilim, IV. Duma seçimlerinde, grev hareketinde, legal gazetelerde, sendikalarda, sosyal güvenlik kampanyasında vs. etkisini göstermek
zorundaydı.
Fakat bu beş yurtdışı fraksiyonundan hiçbirinin, bir tekinin bile, tüm bu iki yıllık dönemde Rusyadaki proleter kitle hareketinin yukarıda sözünü ettiğimiz tezahürlerinden
bir tekinde bile olsa hissedilir bir etkisi olmamıştır!
Bu herkesin kolayca kontrol edebileceği bir olgudur.
Ve bu olgu, Troçkiden fraksiyonculuğun en kötü kalıntılarının bir temsilcisi olarak söz ederken haklı olduğumuzu gösterir.
Lafta fraksiyoncu olmayan Troçki, Rusyadaki işçi hareketini biraz yakından bilen herkes için bu apaşikârdır Troçki
fraksiyonunun
temsilcisidir; burada fraksiyonculuk mevcuttur, çünkü bunun iki özsel belirtisinin ikisi de vardır: 1. lafta birliğin tanınması ve 2. gerçekte grupsal ayrılık. Burada fraksiyonculuk kalıntısı mevcuttur, çünkü burada Rusya proleter kitle hareketiyle bağ anlamında ciddiye alınabilecek hiçbir şey yoktur.
Nihayet burada en kötü türden fraksiyonculuk mevcuttur, çünkü
hiçbir
ideolojik-politik belirlilik
yoktur. Ne Pravda taraftarlarının bu belirliliğe sahip olmadıkları söylenebilir (kararlı hasmımız L. Mar-tov bile bütün sorunlarda herkesçe bilinen resmi kararlar karşısındaki birlik ve disiplinimizi kabul ediyor), ne de Tasfiyecilerin belirli olmadıkları iddia edilebilir (en azından en önde gelenleri gayet belirli bir fizyonomiye sahiptir, Marksist değil, liberal bir fizyonomi).
Troçkinin fraksiyonuna benzer bir şekilde, asla Rusya bakış açısından değil, sadece Viyana ve Paris bakış açısından gerçeklikleri olan bu fraksiyonların bir bölümü için, belli bir belirliliğe sahip olmadıkları söylenemez. Örneğin Machçı grup Vperyodun
Machçı
teorileri belirlidir; Parti Menşeviklerinde bu teorilerin kesin reddi ve Tasfiyecilerin teorik olarak mahkûm edilmesinin yanı sıra Marksizmin savunulması belirlidir.
Buna karşılık Troçkide hiçbir ideolojik-politik belirlilik yoktur, çünkü fraksiyonsuzluk patenti, sadece, (bunu daha ayrıntılı değerlendireceğiz) bir fraksiyondan diğerine
geçme ve dönme tam özgürlüğü patenti anlamına gelmektedir.
Sonuç:
1) Troçki, Marksizmin eğilimleri ve fraksiyonları arasındaki
düşünsel
farklılıkları, bu farklılıklar sosyal-demokrasi tarihinin yirmi yılını kapsıyor ve bugünün temel sorunlarına değiniyor olmasına rağmen, (bunu daha sonra göstereceğiz) açıklamıyor ve anlamıyor;
2) Troçki, lafta birliğin tanınması, gerçekte ise parçalanma olarak
fraksiyonculuğun
baş belirtilerini anlamamıştır;
3) fraksiyonsuzluk bayrağı altında Troçki, Rusyadaki işçi hareketi zemininden yoksun olan özellikle düşünce yoksunu bir yurtdışı fraksiyonunu temsil etmektedir.
Parlayan her şey altın değildir. Troçkinin laflarında çok parlaklık ve gösteriş var, fakat içerik yok.
II BÖLÜNME ÜZERİNE
Bize yanıt olarak, Siz Pravda taraftarlarında fraksiyonculuk, yani gerçekte parçalanmışken lafta birliğin kabul edilmesi yoksa da, daha kötüsü, yani bölücülük var deniyor. Kendi düşünceleri üzerine kafa yoracak ve kendi laflarını birbiriyle uyumlu hale getirecek durumda olmayan Troçki, kâh fraksiyonculuk üzerine sızlanıp, kâh: Bölünme birbiri ardından intiharvari fetihler yapıyor (No. 1, s. 6) diye haykıran Troçki böyle konuşuyor örneğin.
Bu açıklamanın anlamı sadece şu olabilir:
Pravda yandaşları birbiri ardından fetihler yapıyor (bu, Rusyada proleter kitle hareketinin, diyelim ki 1912 ve 1913 yıllarında incelenmesiyle saptanabilecek, nesnel, kontrol edilebilir bir olgudur),
fakat ben, Troçki,
Pravda taraftarlarını, 1. bölücüler olarak, 2. intihar politikacıları olarak mahkûm ediyorum.
Bunu inceleyelim.
Her şeyden önce Troçkiye teşekkür ederiz: Kısa süre önce (Ağustos 1912den fiubat 1914e dek), bilindiği gibi anti-Tasfiyeciliği
yok etme
tehdidinde bulunan ve buna çağıran F. Danı izlemekteydi. fiimdi artık Troçki, eğilimimizi (ve Partimizi kızmayın yurttaş Troçki, gerçek bu!) yok etme tehdidini savurmuyor, bilakis sadece, onun
kendi kendisini
öldüreceği kehanetinde bulunuruyor!
Bu çok daha yumuşak, öyle değil mi? Bu neredeyse fraksiyonsuz, öyle değil mi?
Fakat şaka bir yana (Troçkinin yaptığı dayanılmaz lafazanlığa yumuşak tepki göstermenin biricik yolu şaka olmasına rağmen).
İntiharla ilgili sözler düpedüz bir laftır, boş laftır, salt Troçkizmdir.
Bölücülük ciddi bir politik suçlamadır. Gerek Tasfiyeciler, gerekse de Paris ve Viyanadan bakıldığında hiç kuşkusuz var olan yukarıda saydığımız gruplar, bu suçlamayı bize karşı bin türlü tekrarlıyorlar.
Ve bunların hepsi de bu ciddi politik suçlamayı şaşılacak derecede gayri-ciddi biçimde tekrarlıyorlar. Troçkiyi alalım. Troçki bölünmenin (bunu Pravda taraftarları diye okuyun) birbiri ardından intiharvari fetihler yaptığını kabul etti. Bir de şunları ekliyor:
Çok sayıda ileri işçi, politik olarak tam bir kafasızlık durumunda, sık sık bölünmenin gayretli ajanları haline geliyorlar
(No. 1, s. 6).
Bir soruna ilişkin, kendini bu sözcüklerle açığa vuran, bundan daha gayri-ciddi bir tutum bulunabilir mi?
Biz Rusya işçi hareketi alanında Tasfiyecilikten başka doğrusu hiçbir şey görmezken, sizler bizi bölücülükle suçluyorsunuz. Demek Tasfiyeciliğe karşı tutumumuzu yanlış buluyorsunuz? Gerçekten de yukarıda saydığımız yurtdışı gruplarının
tümü,
birbirlerinden ne kadar çok ayrılsa da, tam da Tasfiyeciliğe karşı tavrımızı yanlış, bölücü olarak açıklamakta birleşiyorlar.
Tüm bu grupların Tasfiyecilikle benzerliği (ve özsel politik yakınlıkları) da bundan ibarettir.
Eğer Tasfiyeciliğe karşı tavrımız teorik olarak, ilkesel olarak yanlışsa, Troçki bunu
doğrudan söylemek, bu yanlışı nerede gördüğünü kesin biçimde, dolandırmadan açıklamak zorundaydı. Ne var ki Troçki bu önemli soruna
yıllardan beri
yan çizmektedir.
Tasfiyeciliğe karşı tavrımız pratikte, hareketin deneyimiyle çürütülüyorsa, o zaman bu deneyim incelenmelidir, ki Troçki bunu da yapmıyor. Çok sayıda ileri işçi diye itiraf ediyor bölünmenin
gayretli ajanları (bunu Pravda akımı çizgisinin, taktiğinin, sisteminin ve örgütlenmesinin gayretli ajanları diye okuyun) haline geliyorlar.
Neden böyle üzüntü duyulacak ve Troçkinin itirafına göre deneyimle doğrulanan,
ileri,
hem de
çok sayıda ileri işçinin Pravdadan yana tavır alması gibi bir olgu görülüyor?
Bu ileri işçilerin politik olarak tam bir kafasızlığı sonucunda, diye yanıt veriyor Troçki.
Troçki için, beş yurtdışı fraksiyonunun tümü için ve Tasfiyeciler için olağanüstü gönül okşayıcı bir açıklama, söylenecek bir şey yok. Troçki, tarihsel olayları bir uzmanın bilge ifadesiyle, kulağa hoş gelen dolgun ve tınlayan sözlerle, kendisi için gönül okşayıcı biçimde açıklamayı pek sever. Eğer çok sayıda ileri işçi Troçkinin çizgisiyle uyum içinde olmayan bir politik çizginin ve Parti çizgisinin gayretli ajanları haline geliyorsa, Troçki bu sorunu hiç utanmadan bir çırpıda ve anında hallediyor: Bu ileri işçiler politik olarak tam bir kafasızlık durumunda bulunuyorlar, o, yani Troçki ise, politik olarak sağlam, berrak ve doğru bir çizgi durumunda bulunuyor herhalde!
Ve Troçki göğsünü gururla gererek, fraksiyonculuğa karşı, çevreciliğe karşı, aydınların işçilere kendi iradelerini dayatmak istemelerine karşı gürlüyor!
Gerçekten de insan, bu tür şeyleri okuduğunda, ister istemez, bu sözler herhangi bir tımarhaneden gelmiyor mu acaba diye soruyor.
İleri işçiler nezdinde Tasfiyecilik ve onun Parti tarafından mahkûm edilmesi sorunu 1908 yılından beri* ortaya atılmıştır; tamamen belli bir Tasfiyeciler grubuyla (yani Naşa Zarya grubuyla) ilgili bölünme sorunu, yani Partiyi bu grup
olmadan ve bu gruba rağmen inşa etmekten başka bir şeyin olanaksızlığı sorunu ise 1912 yılında, iki yıldan fazla süre önce ortaya atılmıştır
İleri işçilerin muazzam çoğunluğu tam da Ocak çizgisinin (1912) desteklenmesinden
yana
tavır almışlardır.* Fetihler ve çok sayıda ileri işçi sözleriyle Troçki bu olguyu bizzat kabul ediyor. Ve Troçki bunu, bu ileri işçilere bölücü diye, politik olarak kafasız diye
küfrederek
hallediyor!
Aklını yitirmemiş insanlar ise bu olgulardan başka bir sonuç çıkarıyorlar. Sınıf bilinçli işçilerin
çoğunluğunun tam ve kesin kararlar temelinde birleştiği yerde, görüş ve davranış
birliği
vardır, parti ruhu ve Parti vardır.
İşçiler tarafından görevden alınmış Tasfiyecileri ya da iki yıl boyunca Rusya proleter kitle hareketiyle bağlarını
hiçbir biçimde
kanıtlamamış olan yarım düzine yurtdışı grubunu gördüğümüz yerde, tam da orada kafasızlık ve
bölücülük
egemendir. Troçki bugün işçileri, bütün Marksistler ve Pravda taraftarlarınca kabul edilen bütünün
kararlarını uygulamamaya ikna etmeye çalıştığında, hareketi dezorganize etmeye ve bir bölünme yaratmaya
çabalamaktadır.
Bu çabalar âcizdir, fakat bölünmeyi gerçekleştirirken bölünme üzerine yaygara koparan, iki yıldan fazla zaman içinde ileri işçiler nezdinde
tam bir yenilgiye uğradıktan sonra ise inanılmaz bir küstahlıkla, kararları ve bu ileri işçilerin iradesini, bu işçileri politik olarak kafasız diye niteleyerek hiçe sayan küçük aydın gruplarının kendini tamamen kibre kaptırmış önderlerini teşhir etmek gerekir. Çünkü bunlar tam da Nosdrevin ya da Yuduşka Golovlyevin yöntemleridir.[94]
Ve biz yazar olarak görevimiz gereği, bölünme üzerine tekrar tekrar yapılan bu yaygaraya yanıt olarak, çürütülmemiş ve çürütülemez olan
tam
verileri yinelemekten yorulmayacağız. II. Dumada işçi
* 1912 Prag Ocak Konferansı'nda. Bkz. elinizdeki cilt.
Alm. Red.
kuryesinde Bolşevik temsilcilerin oranı yüzde 47, III. Dumada yüzde 50, IV. Dumada yüzde 67 idi.
İleri işçilerin çoğunluğu buradadır, Parti buradadır, sınıf bilinçli işçilerin çoğunluğunun görüş ve davranış birliği buradadır.
Tasfiyeciler, bizim Stolipinci kuryelerin argümanlarını kullandığımızı söyleyerek itiraz ediyorlar (bkz. Bulkin, L. M., Naşa Zarya No. 3). Bu akılsızca ve dürüst olmayan bir itirazdır. Almanlar seçimlerdeki başarılarını, kadınları dışlayan Bismarckın seçim yasasına göre ölçüyorlar. Alman Marksistlerini, başarılarını
mevcut
seçim yasasına göre bu yasanın gerici kısıtlamalarını herhangi bir biçimde savunmadan ölçüyorlar diye ancak deliler suçlayabilir.
Biz de kuryeler ya da kuryeler sistemini savunmadan, başarılarımızı mevcut seçim yasasına göre ölçtük. Her üç Dumada da (II, III, IV) kuryeler vardı ve bir ve aynı işçi kuryesi
içinde, sosyal-demokrasi
içinde
Tasfiyeciler aleyhine
tam
bir kayma olmuştur. Kendini ve başkalarını aldatmak istemeyen, Tasfiyecilere
karşı işçilerin birliğinin zaferi nesnel gerçeğini kabul etmek zorundadır.
Diğer itiraz da daha az akıllıca değil: şu ya da bu Bolşevik için Menşevikler ve Tasfiyeciler de oy verdiler (ya da seçimlere katıldılar). Çok iyi! Fakat bu, II. Dumanın yüzde 53 oranındaki Bolşevik
olmayan temsilcileri, III. Dumanın yüzde 50, IV. Dumanın yüzde 33 oranındaki temsilcisi için de geçerli değil mi?
Temsilcilere ilişkin veriler yerine işçi vekilleri ve ikinci seçmenler vs. üzerine veriler olsaydı, bunları seve seve kullanırdık. Fakat bu tür daha ayrıntılı veriler
yok ve dolayısıyla itirazcılar izleyenlerin gözüne düpedüz kül serpiyor.
Peki, ya çeşitli eğilimlerin gazetelerini desteklemiş olan işçi grupları üzerine veriler?
İki
yılda (1912 ve 1913) 2801 grup Pravdadan, 704 grup Luçtan yana olmuştur.* Herkes bu rakamları kontrol edebilir, ve hiç kimse bunları çürütmeye çalışmamıştır.
* 1 Nisan 1914e kadar yapılan hesaba göre, 4000 grup Pravdadan (1 Ocak 1912den itibaren), 1000 grup ise Tasfiyecilerle bütün müttefiklerinden yanadır.
Burada ileri işçilerin
çoğunluğunun davranış ve irade birliği
nerededir, ve nerededir çoğunluk iradesinin
ihlali?
Troçkinin fraksiyonsuzluğu, işçilerin çoğunluğunun iradesinin en utanmazca ihlal edilmesi anlamında bölücülük demektir.
III A⁄USTOS BLOKUNUN DA⁄ILMASI ÜZERİNE
Fakat, Troçkinin yüzümüze fırlattığı bölücülük suçlamalarının doğruluğunu ve gerçekliğini kontrol etmek için çok önemli bir araç daha var.
Asıl Leninistlerin bölücü olduğunu düşünüyorsunuz, öyle mi? İyi. Haklı olduğunuzu varsayalım.
Fakat eğer haklıysanız, neden tüm diğer fraksiyonlar ve gruplar Leninistler
olmadan
ve bölücülere
karşı Tasfiyecilerle birlik olamadılar?
Eğer biz bölücüysek, birleştirici olan sizler neden kendi aranızda ve Tasfiyecilerle birleşemediniz? Bununla işçilere birliğin olanaklı olduğunu ve yararlarını
eylemle göstermiş olurdunuz!
Tarih sırasına göre anımsayalım!
Ocak 1912de bölücüler ve Leninistler, Tasfiyeciler
olmadan ve onlara
rağmen
Parti olduklarını açıklar.
Mart 1912de
bütün gruplar ve fraksiyonlar, Rus gazeteciklerinde ve Alman sosyal-demokrat gazetesi Vorwärtsin sayfalarında bu bölücülere karşı
birleşirler: Tasfiyeciler, Troçkistler, Vperyodcular, Parti Bolşevikleri, Parti Menşevikleri. Hepsi birden bize, dayanışma, birlik ve uyum içinde gaspçılar, aldatıcılar diye küfreder ve en az bunlar kadar yumuşak ve okşayıcı daha başka lakaplar takar.
Pekâlâ, baylar! Fakat sizler için gaspçılara
karşı birleşmekten ve ileri işçilere bir
birlik
örneği sunmaktan daha kolay ne olabilirdi? İleri işçiler, bir yanda gaspçılara karşı herkesin, gerek Tasfiyecilerin gerekse de Tasfiyeci olmayanların birliğini, öte yanda ise
sadece ve tek başına gaspçıları, bölücüleri vs. gördüklerinde, birincileri desteklemezler miydi?
Farklılıklar sadece Leninistler tarafından uydurulmuş ya da şişirilmişse vs., fakat gerçekte Tasfiyecilerin, Plehanov yanlılarının, Vperyodcuların, Troçkistlerin vs. birliği
olanaklıysa, neden iki yıl içinde bunu
kendi
örneğinizle kanıtlamadınız?
Ağustos 1912de birleştiriciler konferansı toplandı. Ve toplanır toplanmaz da
ayrılık
başladı: Plehanov yandaşları konferansa gelmeyi bir bütün olarak reddettiler, Vperyodcular geldiler, fakat tüm girişimin hayali niteliğini protesto ve teşhir ederek Konferanstan çekildiler.
Tasfiyeciler, Letonyalılar, Troçkistler (Troçki ve Zemkovski), Kafkasyalılar ve Yediler* birleşti. Bunlar birleşti mi? Bunun böyle olmadığını, bunun sadece Tasfiyeciliği maskeleme olduğunu daha o zaman açıklamıştık. Olaylar bizi yalanladı mı?
Tam bir buçuk yıl sonra, fiubat 1914te anlaşılıyor ki:
1) Yediler parçalanıyor Buryanov onlardan ayrılıyor.
2) Geriye kalan yeni Altılar içinde Çaydze ve Tulyakov ya da herhangi biri Plehanova verilecek yanıt üzerinde anlaşamıyorlar. Basında Plehanovu yanıtlayacakları açıklamasını yapıyorlar,
fakat yanıtlayamıyorlar.
3) Aylardan beri fiilen Luçtan kaybolmuş olan Troçki,
ayrılıp,
kendi öz dergisi Borbayı çıkarıyor. Troçki bu dergiyi fraksiyonsuz olarak nitelediğinde, o bununla berrak bir şekilde (meseleyle bir ölçüde bilen herkes için berrak bir şekilde) Naşa Zarya ve Luçun, onun, yani Troçkinin düşüncesine göre fraksiyoncu, yani kötü birleştiriciler olarak kendilerini
kanıtladıklarını söylemektedir.
Eğer siz, sevgili Troçki, birleştiriciyseniz, Tasfiyecilerle birliğin olanaklı olduğunu açıklıyorsanız, onlarla birlikte Ağustos 1912de formüle edilen temel düşüncelerin bakış açısında duruyorsanız (Borba No. 1, s. 6, Yazı Kurulu'ndan), neden
bizzat kendiniz
Naşa Zarya ve Luç Tasfiyecileriyle
birleşmediniz?
Severnaya Raboçaya Gazetada, Troçkinin dergisi çıkmadan önce, derginin bulanık fizyonomisi ve bu dergi hakkında Marksist çevrelerde oldukça fazla konuşulması üzerine kötü bir haber çıkınca, Put Pravdi (No. 37) doğal olarak bu iddianın yanlışlığını açığa çıkarmak zorunda kalmıştı: Marksist çevrelerde Troçkinin Luç yandaşlarına
karşı
gizli mektuplaşmalarından söz ediliyor; Troçkinin fizyonomisi ve Ağustos Blokundan ayrılması tamamen berraklaşmıştır.
4) L. Syedova karşı çıkan (ve bunun için F. Dan ve şürekası tarafından alenen fırçalanan) Kafkasyalı Tasfiyecilerin ünlü lideri An* şimdi Borbada ortaya çıkıyor. fiu henüz açık değil: Kafkasyalılar
Troçkiyle mi olmak istiyorlar, yoksa Danla mı?
5) Ağustos Bloku içinde hiç kuşkusuz biricik gerçek örgüt olan Letonyalı Marksistler, en son kongrelerinde (1914) bir kararla şu açıklamayı yaptıktan sonra
resmen
Bloktan ayrıldılar:
Uzlaşmacıların ne pahasına olursa olsun Tasfiyecilerle birleşme çabasının (Ağustos Konferansı 1912) yararsız olduğu ortaya çıkmış ve bizzat birleştiriciler Tasfiyecilere ideolojik-politik bağımlılık içine düşmüşlerdir.
Bunu, bir buçuk yıllık deneyimin ardından, iki merkezden
hiçbiriyle
bağ kurmak istemediği için
tarafsız bir tavır takınan bir örgüt açıklamıştır.
Tarafsız insanların bu kararı Troçki için daha vahim olmak zorundadır!
Sanırım bu kadar yeter, öyle değil mi?
Bizi bölücülükle, Tasfiyecilerle geçinmek istememek ya da bu beceriyi gösterememekle suçlayanlar,
kendileri
de Tasfiyecilerle geçinememişlerdir. Ağustos Blokunun bir hayal olduğu görülmüş ve Blok dağılmıştır.
Troçki bu dağılmayı okurlarından gizlemek için onlara yalan söylüyor.
Hasımlarımızın deneyimi bizim haklı olduğumuzu, Tasfiyecilerle bir işbirliğinin olanaksız olduğunu kanıtlamıştır.
IV BİR UZLAfiMACININ YEDİLERE
Ö⁄ÜTLERİ
Borba No. 1deki yazı kurulu makalesi: Duma Fraksiyonu'nun Bölünmesi, bir uzlaşmacının Devlet Dumasının yedi Tasfiyeci (ya da Tasfiyecilere doğru yalpalayan) temsilcisine öğütlerini içeriyor. Bu öğütlerin özü şu cümlede yatmaktadır:
Diğer fraksiyonlarla bir anlaşmanın gerekli olduğu tüm durumlarda, ilk planda Altılara* başvurulmalı
(s. 29).
Bu akla uygun bir öğüt ve Troçki başka şeylerin yanı sıra bu öğüt nedeniyle Luç Tasfiyecilerinden ayrılıyor gibi görünüyor. Dumada iki fraksiyonun mücadelesi başladığından beri, Yaz Konferansı kararından (1913)[95] bu yana, Pravda taraftarları işte tam da bu görüşü savundular. Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi fraksiyonu, ayrılıktan sonra da
basında defalarca, Yedilerin tekrar tekrar reddetmesine rağmen, bu görüşü savunduğunu açıklamıştır. En başından beri, Yaz Konferansı kararından bu yana,
Dumadaki faaliyetin sorunları üzerine
anlaşmaların arzu edilir ve mümkün olduğuna inanıyorduk ve hâlâ da bu inançtayız: bu tür anlaşmalar defalarca küçük-burjuva köylü demokratları (Trudovikler) ile yapılabildiyse, benzer anlaşmaların küçük-burjuva, liberal işçi politikacılarıyla yapılabilmesi daha olanaklıdır ve gereklidir. Farklılıkları abartmamak ve gerçekliği görmek gerekir: Yediler dün tamamen Danın peşinden giden, bugün ise sıkıntı içinde gözlerini bir Troçkiye, bir Dana çeviren Tasfiyecilerin safına doğru yalpalayan insanlardır. Tasfiyeciler, Parti'den ayrılan legalite yanlılarından oluşan, liberal işçi politikası güden bir gruptur. Bu grubun illegaliteye karşı oluşu göz önüne alındığında, bu grupla parti inşası ve işçi hareketi meselelerinde herhangi bir birliğin sözü bile edilemez. Farklı düşünenler fena halde yanılıyorlar ve 1908den beri meydana gelen değişiklikleri görmüyorlar. Fakat Parti'nin dışında bulunan ya da Parti'ye yakın duran bu grupla tek tek sorunlarda anlaşmalar yapmak elbette caizdir: Trudovikleri olduğu gibi bu grubu da daima proleter eğilimle (Pravda eğilimiyle), liberal politika arasında seçim yapmaya zorlamak
zorundayız.
Örneğin basın özgürlüğü için mücadele sorununda, Tasfiyeciler içinde, sansüre tabi olmayan basın sorununu reddeden ya da görmezden gelen sorunun liberal konuşuyla, sorunun bu konuluşuna tamamen karşıt proleter politika arasında açıkça yalpalamalar görülmüştür.
Duma dışında karara bağlanacak olan
en önemli sorunların doğrudan ortaya atılmadığı
Dumadaki
politikanın sınırları içinde, ye-di liberal işçi temsilcisiyle anlaşmalar yapmak mümkündür ve arzu edilir. Bu noktada Troçki,
Tasfiyecilerin pozisyonundan Parti'nin (1913) Yaz Konferansı'nın
görüşüne geçmiştir.
Fakat şunu unutmamak gerekir ki, Parti dışındaki bir grubun bakış açısından, anlaşmadan anlaşılan, kesinlikle, Partililerin genellikle bundan anladıkları şey değildir. Parti üyesi olmayan insanlar için Dumada bir anlaşma sağlanması, taktik bir kararın ya da çizginin
hazırlanmasıdır. Partililer için ise anlaşma, başkalarını Parti çizgisinin uygulanmasına
çekme girişimidir.
Örneğin: Trudoviklerin partisi yok. Onların anlaşmadan anladıkları, bugün Kadetlerle, yarın Sosyal-Demokratlarla bir çizginin özgürce hazırlanmasıdır. Oysa biz, Trudoviklerle anlaşmadan kesinlikle bunu anlamıyoruz: bütün önemli taktik sorunlarda Partimizin kararları var ve biz bu kararlardan hiçbir zaman ayrılmayacağız; yani bizim için Trudoviklerle bir anlaşma yapmak, onları bizim yanımıza
çekmek, onları Kara Yüzlere ve liberallere karşı ortak eylemlerden
vazgeçmemekte haklı olduğumuza
ikna etmek anlamına gelmektedir.
Troçkinin, Partili bakış açısından anlaşmalarla partisiz bakış açısından anlaşmalar arasındaki bu en temel farkı ne ölçüde unuttuğunu (boşuna Tasfiyecilerden yana olmadı), şu mülahazası göstermektedir:
Enternasyonalin yetkili kıldığı kişilerin, bölünmüş parlamento
temsilciliğimizin iki kısmını da bir araya getirip, onlarla birlikte,
onları neyin birleştirdiğini ve neyin ayırdığını incelemesi zorunludur
Parlamento taktiğinin esaslarını formüle eden ayrıntılı bir taktik karar hazırlanabilir
(No. 1, s. 29/30).
Bu, sorunun Tasfiyeci tarzda konuluşunun karakteristik ve son derece tipik bir örneğidir! Troçkinin dergisi Parti'yi düşünmüyor: Gerçekten de böyle bir ayrıntıyı düşünmeye değer mi?
Avrupada (Troçki uygunsuz yerde Avrupalılıktan söz etmeyi pek sever) çeşitli partiler anlaştığında ya da birleştiğinde, bu genellikle şöyle olur: temsilciler bir araya gelir ve her şeyden önce ayrılık noktalarını açıklığa kavuştururlar (bu, Enternasyonalin Rusya için de gündeme aldığı şeydir, fakat Kautskynin eski Parti artık yok* yönündeki düşüncesizce iddiasına kararda kesinlikle yer vermemiştir). Ayrılık noktalarının açıklığa kavuşturulmasından sonra temsilciler, taktik, örgüt vs. sorunlarında
her iki Partinin kongrelerine hangi kararların (kararlar, koşullar vs.)
sunulacağını
saptarlar. Bir birleşik kararlar tasarısı sunabilirlerse, bu kararların kabul edilip edilmemesine parti kongreleri karar verir; çeşitli öneriler varsa, bunlar da aynı şekilde iki partinin kongreleri tarafından nihai olarak oylanırlar.
Tasfiyecilere ve Troçkiye sadece oportünizmin
Avrupaî
örnekleri sempatik geliyor, asla Avrupaî parti ruhununun örnekleri değil.
Duma temsilcileri ayrıntılı bir taktik karar hazırlayacaklar!!! Troçkinin boşuna böylesine hoşnutsuz olmadığı Rusyanın ileri işçileri, Kautskyye bile Rusyada Parti'nin olmadığı güvencesini veren yurtdışı grupçuklarının Viyana ve Paristeki gülünç plancılıklarının ne boyutta olduğunu bu örnekte görebilirler. Zaman zaman yabancıları bu sorunda aldatmak başarılsa da, Rusyanın ileri işçileri (korkunç Troçkinin yine hiddetini üstlerine çekme tehlikesine rağmen) bu plancıların yüzüne karşı kahkahayla güleceklerdir.
Ayrıntılı taktik kararlar diyeceklerdir onlara bizde Parti Kongreleri ve Konferansları tarafından hazırlanır (siz partisizlerde nasıl olduğunu biz bilemeyiz), örneğin 1907, 1908, 1910, 1912 ve 1913 yıllarında olduğu gibi. Konuyu bilmeyen yabancılara ve unutkan Ruslara da parti kararlarımızı memnuniyetle tanıtırız ve daha büyük bir memnuniyetle, Yedilerin ya da Ağustosçuların ya da Solcuların[96] ya da her kimse onların temsilcilerinden, bize kongrelerinin ya da konferanslarının kararlarını tanıtmalarını ve bundan son-raki kongrelerinde bizim kararlarımıza ya da Letonyalıların 1914 yılında yaptıkları tarafsız kongre kararına vs. karşı tutum kesin sorununu ortaya atmalarını isteriz.
Rusyanın ileri işçileri çeşitli plancılara bunu söyleyeceklerdir, örneğin Petersburgun örgütlü Marksistleri, Marksist basında bunu
şimdiden söylemişlerdir.
Tasfiyecilerin önüne konan ve yayınlanan bu şartları Troçki görmezden gelmeyi mi yeğlecek? Bunu yapması Troçki için daha kötü olur. Okuru, Rusyanın sınıf bilinçli işçilerinin çoğunluğunun iradesini hesaba katmak istemeyen Ağustos Birliği tipinde birleşme planları tasarlamanın ne kadar gülünç olduğu konusunda önceden uyarmak görevimizdir.