KÜTÜPHANE | LENIN | ESERLER 4

BİRLİK YAYGARASIYLA BİRLİGİN ÇİGNENMESİ ÜZERİNE[92]

Modern işçi hareketinin sorunları">

KÜTÜPHANE | LENIN | ESERLER 4

BİRLİK YAYGARASIYLA BİRLİGİN ÇİGNENMESİ ÜZERİNE[92]

Modern işçi hareketinin sorunları, birçok bakımdan yaralı sorunlardır — özellikle de dünkü hareketin (yani tarihsel olarak yeni kapanmış dönemin) temsilcileri için böyledir. Her şeyden önce, fraksiyonculuk, bölünme vs. gibi sorunlar bunlar arasındadır. İşçi hareketine katılan aydınlardan, sık sık, bu yaralı sorunlara değinmeme yönünde heyecanlı, asabi, neredeyse histerik ricalar duymak mümkün. Marksistler arasında örneğin 1900–1901’den bu yana çeşitli eğilimlerin uzun yıllar süren mücadelesini yaşayanlar için, bu yaralı sorunlara ilişkin bazı değerlendirmeler gereksiz tekrarlar gibi görünebilir elbette.

Fakat bugün artık Marksistler arasındaki on dört yıllık mücadeleye katılmış olanların sayısı çok değil (“Ekonomizm”in ilk ortaya çıkış belirtilerinden başlayarak hesaplandığında on sekiz, on dokuz yıllık mücadeleye katılanlar ise daha da azdır). Günümüzde Marksist safları dolduran işçilerin muazzam çoğunluğu, ya eski mücadeleyi anımsamıyor, ya da bu mücadeleden bihaber. Bu muazzam çoğunluk (dergimizin araştırmasının da gösterdiği gibi) bu sorunlara özellikle büyük ilgi duyuyor. Troçki’nin “gayri-fraksiyonel işçi dergisi” “Borba” tarafından görünürde yeni bir şey olarak (ve yeni işçi kuşağı için gerçekten yeni bir şey olarak) ortaya atılan bu sorunlar üzerinde durmak istiyoruz.

I– “FRAKSİYONCULUGA” DAİR

Troçki yeni dergisini “gayri-fraksiyonel” olarak niteliyor. Bütün ilanlarda bu sözcüğü öne çıkarıyor, gerek “Borba”nın başyazılarında, gerekse “Borba” çıkmadan önce Troçki’nin bunun üzerine bir makalesinin yayınlandığı Tasfiyeci “Severnaya Raboçaya Gazeta”da bunun altını her biçimde çiziyor.

Troçki’nin “işçi dergisi”, Troçki’nin işçiler için bir dergisidir, zira dergide ne bir proleter inisiyatif, ne de işçi örgütleriyle herhangi bir bağın izini bulmak mümkün. Popüler olma isteğiyle Troçki, işçiler için çıkardığı dergide okurlara “teritoryum”, “faktör” vs. gibi sözcükleri açıklıyor.

Çok iyi. Öyleyse neden işçilere “fraksiyonsuzluk” sözcüğü de açıklanmasın? Yoksa bu sözcük teritoryum ve faktör sözcüklerinden daha mı anlaşılır?

Hayır. Mesele bu değil. Mesele, fraksiyonculuğun en kötü kalıntılarının en kötü temsilcilerinin, genç işçi kuşağını “fraksiyonsuzluk” etiketiyle aldatmasıdır. Bunu açıklamaya değer.

Fraksiyonculuk, belli bir tarihsel zaman diliminde Sosyal-Demokrat Parti tarihinin en önemli özelliğidir. Hangi zaman dilimidir bu? 1903’ten 1911’e kadarki zaman dilimi.

Fraksiyonculuğun özünün ne olduğunu en anlaşılır biçimde açıklamak için, örneğin 1906 ve 1907 yıllarının somut koşullarını anımsamak zorunludur. O zamanlar Parti bütündü, bölünme yoktu, fakat fraksiyonculuk vardı, yani yekpare Parti'nin içinde fiilen iki fraksiyon, fiilen ayrı iki örgüt vardı. Tabandaki işçi örgütleri birlik halindeydiler, fakat iki fraksiyon her ciddi sorunda iki taktik geliştiriyordu; bu farklı taktiklerin savunucuları birlik halindeki işçi örgütlerinde birbiriyle çatışıyordu (örneğin 1906 yılında Duma mı yoksa Kadet hükümeti mi şiarı üzerine, ya da 1907 Londra Parti Kongresi'ne seçimler sırasında) ve sorunlar çoğunluk kararıyla çözülüyordu: fraksiyonlardan biri ortak Stockholm Kongresinde (1906), diğeri ortak Londra Parti Kongresi'nde (1907) yenilgiye uğradı.

Bunlar, Rusya’da örgütlü Marksizmin tarihine ait, herkesçe bilinen olgulardır.

Troçki tarafından yayılan korkunç yalanı görmek için bu herkesçe bilinen olguları anımsamak yeter.

1912 yılından beri, iki yıldan fazla bir zamandır, Rusya’da örgütlü Marksistler arasında hiçbir fraksiyonculuk, birleşik örgütler içinde, birleşik konferanslarda ve kongrelerde taktik üzerine hiçbir anlaşmazlık yoktur. Ocak 1912’de Tasfiyecilerin kendisine mensup olmadığını resmen açıklayan Parti ile Tasfiyeciler arasında tam bir kopma durumu vardır. Troçki bu durumu “bölünme” olarak niteliyor. Bu niteleme üzerinde ileride özel olarak duracağız. Fakat “fraksiyonculuk” sözcüğünün gerçeğe uygun olmadığı kuşku götürmez bir olgudur.

Bu sözcük, daha önce de söylendiği gibi, dün, yani artık geçmiş bir zaman diliminde doğru olan bir şeyin tekrarıdır, eleştirel olmayan, anlaşılmaz ve anlamsız bir tekrarıdır. Ve Troçki bize “fraksiyon mücadelesi kaosu”ndan söz ettiğinde (bkz. No. 1, s. 5, 6 vs. vs.), ağzından hangi eski geçmişin konuştuğu hemen anlaşılmaktadır.

Bugünkü duruma, Rusya’nın örgütlü Marksistlerinin onda dokuzunu oluşturan genç Rus işçisi açısından bakalım. Bu genç işçi, önünde, işçi hareketi içinde çeşitli görüş ve akımların üç kitlesel tezahürünü görüyor: 40.000 tirajlı bir gazete etrafında toplanmış “Pravda” taraftarları, “Tasfiyeciler” (tiraj 15.000) ve Sol Narodnikler* (tiraj 10.000). Tiraj üzerine veriler okura sözkonusu eğilimin kitlesel karakterini göstermektedir.

Bunun “kaos”la ne ilgisi var? diye sormak gerekiyor. Troçki hoş fakat boş lafları seviyor — bu biliniyor, ama “kaos” sözcüğü sadece boş laf değil, bunun dışında dünkü dönemin yurtdışı koşullarını bugünkü dönemin Rusya zeminine aktarmaktır (daha doğrusu başarısız bir aktarma girişimidir). Meselenin özü budur.

Marksistlerin Narodniklere karşı mücadelesinde “kaos” yoktur. Bunu Troçki’nin dahi iddia etmeye cüret edemeyeceğini umuyoruz. Marksistlerin Narodniklere karşı mücadelesi 30 yıldan fazla bir zamandır, Marksizmin ortaya çıkışından beri sürüyor. Bu mücadelenin nedeni, iki farklı sınıfın, proletaryanın ve köylülüğün çıkarları ve bakış açısı arasındaki temel farktır. Eğer herhangi bir yerde “kaos” varsa, bu sadece, bunu anlamayan şaşkın kukumavların kafasındadır.

Geriye ne kalıyor? Marksistlerin Tasfiyecilere karşı mücadelesi “kaos”u mu? Bu da bir yalandır, çünkü tüm Parti tarafından Tasfiyeci olarak kabul edilen ve 1908’den beri mahkûm edilen bir akıma karşı mücadele kaos olarak nitelenemez. Fakat Rusya’da Marksizmin tarihiyle ilgilenen herkes, önderliğin ve taraftarların bileşimi hususunda bile Tasfiyeciliğin “Menşevizm”le (1903–1908) ve “Ekonomizm”le (1894–1903) kopmaz biçimde ve sımsıkı bağlı olduğunu bilir. Dolayısıyla burada da neredeyse yirmi yıllık bir tarihle karşı karşıyayız. Kendi Partisinin tarihini “kaos” olarak değerlendirmek, kafasında affedilmez bir boşluk olmak demektir.

Fakat bugünkü duruma bir de Paris ya da Viyana açısından bakalım. Herşey derhal değişecektir. “Pravdacılar”ın ve “Tasfiyeciler”in dışında, kendilerini bir ve aynı Sosyal-Demokrat Parti'ye saymak isteyen en az beş Rus “fraksiyonu”, yani tekil grubu vardır: Troçki’nin grubu, iki “Vperyod” grubu, “Parti Bolşevikleri” ve “Parti Menşevikleri”.[93 ]Paris’te ve Viyana’da (örnek olarak bu iki büyük merkezi alıyorum) bunu bütün Marksistler çok iyi bilirler.

Ve bu noktada Troçki belli bir anlamda haklı: bu gerçekten de bir fraksiyonculuktur, gerçekten de bir kaostur!

“Fraksiyonculuk”, yani ismen birlik (lafta hepsi aynı partidendir) ve gerçekte parçalanmışlık (gerçekte bütün gruplar bağımsızdır, birbirleriyle görüşmeler yapıyor ve egemen güçler gibi anlaşmalara varıyorlar).

“Kaos”; 1) bu fraksiyonların Rusya işçi hareketiyle bağıntısı üzerine nesnel, inceleme yapmayı olanaklı kılan verilerin olmaması ve 2) bu fraksiyonların gerçek ideolojik ve politik fizyonomisini değerlendirebilmek için materyalin olmaması demektir. Tamı tamına iki yıllık bir zaman dilimini alalım: 1912 ve 1913. Bilindiği gibi bu yıllar, işçi hareketinin canlanma ve yükselme yıllarıydı, ve kitlesel akıma benzer (ki politikada sadece kitlesel akımlar dikkate alınır) her akım ve eğilim, IV. Duma seçimlerinde, grev hareketinde, legal gazetelerde, sendikalarda, sosyal güvenlik kampanyasında vs. etkisini göstermek zorundaydı. Fakat bu beş yurtdışı fraksiyonundan hiçbirinin, bir tekinin bile, tüm bu iki yıllık dönemde Rusya’daki proleter kitle hareketinin yukarıda sözünü ettiğimiz tezahürlerinden bir tekinde bile olsa hissedilir bir etkisi olmamıştır!

Bu herkesin kolayca kontrol edebileceği bir olgudur.

Ve bu olgu, Troçki’den “fraksiyonculuğun en kötü kalıntıları”nın bir temsilcisi olarak söz ederken haklı olduğumuzu gösterir.

Lafta fraksiyoncu olmayan Troçki, – Rusya’daki işçi hareketini biraz yakından bilen herkes için bu apaşikârdır – “Troçki fraksiyonu”nun temsilcisidir; burada fraksiyonculuk mevcuttur, çünkü bunun iki özsel belirtisinin ikisi de vardır: 1. lafta birliğin tanınması ve 2. gerçekte grupsal ayrılık. Burada fraksiyonculuk kalıntısı mevcuttur, çünkü burada Rusya proleter kitle hareketiyle bağ anlamında ciddiye alınabilecek hiçbir şey yoktur.

Nihayet burada en kötü türden fraksiyonculuk mevcuttur, çünkü hiçbir ideolojik-politik belirlilik yoktur. Ne “Pravda” taraftarlarının bu belirliliğe sahip olmadıkları söylenebilir (kararlı hasmımız L. Mar-tov bile bütün sorunlarda herkesçe bilinen resmi kararlar karşısındaki “birlik ve disiplin”imizi kabul ediyor), ne de Tasfiyecilerin belirli olmadıkları iddia edilebilir (en azından en önde gelenleri gayet belirli bir fizyonomiye sahiptir, Marksist değil, liberal bir fizyonomi).

Troçki’nin fraksiyonuna benzer bir şekilde, asla Rusya bakış açısından değil, sadece Viyana ve Paris bakış açısından gerçeklikleri olan bu fraksiyonların bir bölümü için, belli bir belirliliğe sahip olmadıkları söylenemez. Örneğin Machçı grup “Vperyod”un Machçı teorileri belirlidir; “Parti Menşevikleri”nde bu teorilerin kesin reddi ve Tasfiyecilerin teorik olarak mahkûm edilmesinin yanı sıra Marksizmin savunulması belirlidir.

Buna karşılık Troçki’de hiçbir ideolojik-politik belirlilik yoktur, çünkü “fraksiyonsuzluk” patenti, sadece, (bunu daha ayrıntılı değerlendireceğiz) bir fraksiyondan diğerine geçme ve dönme tam özgürlüğü patenti anlamına gelmektedir.

Sonuç:

1) Troçki, Marksizmin eğilimleri ve fraksiyonları arasındaki düşünsel farklılıkları, bu farklılıklar sosyal-demokrasi tarihinin yirmi yılını kapsıyor ve bugünün temel sorunlarına değiniyor olmasına rağmen, (bunu daha sonra göstereceğiz) açıklamıyor ve anlamıyor;

2) Troçki, lafta birliğin tanınması, gerçekte ise parçalanma olarak fraksiyonculuğun baş belirtilerini anlamamıştır;

3) “fraksiyonsuzluk” bayrağı altında Troçki, Rusya’daki işçi hareketi zemininden yoksun olan özellikle düşünce yoksunu bir yurtdışı fraksiyonunu temsil etmektedir.

Parlayan her şey altın değildir. Troçki’nin laflarında çok parlaklık ve gösteriş var, fakat içerik yok.

II– BÖLÜNME ÜZERİNE

Bize yanıt olarak, “Siz ‘Pravda’ taraftarlarında fraksiyonculuk, yani gerçekte parçalanmışken lafta birliğin kabul edilmesi yoksa da, daha kötüsü, yani bölücülük var” deniyor. Kendi düşünceleri üzerine kafa yoracak ve kendi laflarını birbiriyle uyumlu hale getirecek durumda olmayan Troçki, kâh fraksiyonculuk üzerine sızlanıp, kâh: “Bölünme birbiri ardından intiharvari fetihler yapıyor” (No. 1, s. 6) diye haykıran Troçki böyle konuşuyor örneğin.

Bu açıklamanın anlamı sadece şu olabilir: “‘Pravda’ yandaşları birbiri ardından fetihler yapıyor” (bu, Rusya’da proleter kitle hareketinin, diyelim ki 1912 ve 1913 yıllarında incelenmesiyle saptanabilecek, nesnel, kontrol edilebilir bir olgudur), fakat ben, Troçki, “Pravda” taraftarlarını, 1. bölücüler olarak, 2. intihar politikacıları olarak mahkûm ediyorum.

Bunu inceleyelim.

Her şeyden önce Troçki’ye teşekkür ederiz: Kısa süre önce (Ağustos 1912’den fiubat 1914’e dek), bilindiği gibi anti-Tasfiyeciliği “yok etme” tehdidinde bulunan ve buna çağıran F. Dan’ı izlemekteydi. fiimdi artık Troçki, eğilimimizi (ve Partimizi — kızmayın yurttaş Troçki, gerçek bu!) “yok etme” tehdidini savurmuyor, bilakis sadece, onun kendi kendisini öldüreceği kehanetinde bulunuruyor!

Bu çok daha yumuşak, öyle değil mi? Bu neredeyse “fraksiyonsuz”, öyle değil mi?

Fakat şaka bir yana (Troçki’nin yaptığı dayanılmaz lafazanlığa yumuşak tepki göstermenin biricik yolu şaka olmasına rağmen).

“İntihar”la ilgili sözler düpedüz bir laftır, boş laftır, salt “Troçkizm”dir.

Bölücülük ciddi bir politik suçlamadır. Gerek Tasfiyeciler, gerekse de Paris ve Viyana’dan bakıldığında hiç kuşkusuz var olan yukarıda saydığımız gruplar, bu suçlamayı bize karşı bin türlü tekrarlıyorlar.

Ve bunların hepsi de bu ciddi politik suçlamayı şaşılacak derecede gayri-ciddi biçimde tekrarlıyorlar. Troçki’yi alalım. Troçki “bölünme”nin (bunu “Pravda” taraftarları diye okuyun) birbiri ardından intiharvari fetihler” yaptığını kabul etti. Bir de şunları ekliyor:

“Çok sayıda ileri işçi, politik olarak tam bir kafasızlık durumunda, sık sık bölünmenin gayretli ajanları haline geliyorlar” (No. 1, s. 6).

Bir soruna ilişkin, kendini bu sözcüklerle açığa vuran, bundan daha gayri-ciddi bir tutum bulunabilir mi?

Biz Rusya işçi hareketi alanında Tasfiyecilikten başka doğrusu hiçbir şey görmezken, sizler bizi bölücülükle suçluyorsunuz. Demek Tasfiyeciliğe karşı tutumumuzu yanlış buluyorsunuz? Gerçekten de yukarıda saydığımız yurtdışı gruplarının tümü, birbirlerinden ne kadar çok ayrılsa da, tam da Tasfiyeciliğe karşı tavrımızı yanlış, “bölücü” olarak açıklamakta birleşiyorlar. Tüm bu grupların Tasfiyecilikle benzerliği (ve özsel politik yakınlıkları) da bundan ibarettir.

Eğer Tasfiyeciliğe karşı tavrımız teorik olarak, ilkesel olarak yanlışsa, Troçki bunu doğrudan söylemek, bu yanlışı nerede gördüğünü kesin biçimde, dolandırmadan açıklamak zorundaydı. Ne var ki Troçki bu önemli soruna yıllardan beri yan çizmektedir.

Tasfiyeciliğe karşı tavrımız pratikte, hareketin deneyimiyle çürütülüyorsa, o zaman bu deneyim incelenmelidir, ki Troçki bunu da yapmıyor. “Çok sayıda ileri işçi – diye itiraf ediyor – bölünmenin gayretli ajanları (bunu “Pravda” akımı çizgisinin, taktiğinin, sisteminin ve örgütlenmesinin gayretli ajanları diye okuyun) haline geliyorlar.”

Neden böyle üzüntü duyulacak ve Troçki’nin itirafına göre deneyimle doğrulanan, ileri, hem de çok sayıda ileri işçinin “Pravda”dan yana tavır alması gibi bir olgu görülüyor?

Bu ileri işçilerin “politik olarak tam bir kafasızlığı” sonucunda, diye yanıt veriyor Troçki.

Troçki için, beş yurtdışı fraksiyonunun tümü için ve Tasfiyeciler için olağanüstü gönül okşayıcı bir açıklama, söylenecek bir şey yok. Troçki, tarihsel olayları “bir uzmanın bilge ifadesiyle”, kulağa hoş gelen dolgun ve tınlayan sözlerle, kendisi için gönül okşayıcı biçimde açıklamayı pek sever. Eğer “çok sayıda ileri işçi” Troçki’nin çizgisiyle uyum içinde olmayan bir politik çizginin ve Parti çizgisinin “gayretli ajanları” haline geliyorsa, Troçki bu sorunu hiç utanmadan bir çırpıda ve anında hallediyor: Bu ileri işçiler “politik olarak tam bir kafasızlık durumunda” bulunuyorlar, o, yani Troçki ise, politik olarak sağlam, berrak ve doğru bir çizgi “durumunda” bulunuyor herhalde!… Ve Troçki göğsünü gururla gererek, fraksiyonculuğa karşı, çevreciliğe karşı, aydınların işçilere kendi iradelerini dayatmak istemelerine karşı gürlüyor!…

Gerçekten de insan, bu tür şeyleri okuduğunda, ister istemez, bu sözler herhangi bir tımarhaneden gelmiyor mu acaba diye soruyor.

“İleri işçiler” nezdinde Tasfiyecilik ve onun Parti tarafından mahkûm edilmesi sorunu 1908 yılından beri* ortaya atılmıştır; tamamen belli bir Tasfiyeciler grubuyla (yani “Naşa Zarya” grubuyla) ilgili “bölünme” sorunu, yani Partiyi bu grup olmadan ve bu gruba rağmen inşa etmekten başka bir şeyin olanaksızlığı sorunu ise 1912 yılında, iki yıldan fazla süre önce ortaya atılmıştır… İleri işçilerin muazzam çoğunluğu tam da “Ocak çizgisi”nin (1912) desteklenmesinden yana tavır almışlardır.* “Fetihler” ve “çok sayıda ileri işçi” sözleriyle Troçki bu olguyu bizzat kabul ediyor. Ve Troçki bunu, bu ileri işçilere “bölücü” diye, “politik olarak kafasız” diye küfrederek hallediyor!

Aklını yitirmemiş insanlar ise bu olgulardan başka bir sonuç çıkarıyorlar. Sınıf bilinçli işçilerin çoğunluğunun tam ve kesin kararlar temelinde birleştiği yerde, görüş ve davranış birliği vardır, parti ruhu ve Parti vardır.

İşçiler tarafından “görevden alınmış” Tasfiyecileri ya da iki yıl boyunca Rusya proleter kitle hareketiyle bağlarını hiçbir biçimde kanıtlamamış olan yarım düzine yurtdışı grubunu gördüğümüz yerde, tam da orada kafasızlık ve bölücülük egemendir. Troçki bugün işçileri, bütün Marksistler ve “Pravda” taraftarlarınca kabul edilen “bütün”ün kararlarını uygulamamaya ikna etmeye çalıştığında, hareketi dezorganize etmeye ve bir bölünme yaratmaya çabalamaktadır.

Bu çabalar âcizdir, fakat bölünmeyi gerçekleştirirken bölünme üzerine yaygara koparan, iki yıldan fazla zaman içinde “ileri işçiler” nezdinde tam bir yenilgiye uğradıktan sonra ise inanılmaz bir küstahlıkla, kararları ve bu ileri işçilerin iradesini, bu işçileri “politik olarak kafasız” diye niteleyerek hiçe sayan küçük aydın gruplarının kendini tamamen kibre kaptırmış önderlerini teşhir etmek gerekir. Çünkü bunlar tam da Nosdrev’in ya da Yuduşka Golovlyev’in yöntemleridir.[94]

Ve biz yazar olarak görevimiz gereği, bölünme üzerine tekrar tekrar yapılan bu yaygaraya yanıt olarak, çürütülmemiş ve çürütülemez olan tam verileri yinelemekten yorulmayacağız. II. Duma’da işçi

* 1912 Prag Ocak Konferansı'nda. Bkz. elinizdeki cilt. —Alm. Red.

kuryesinde Bolşevik temsilcilerin oranı yüzde 47, III. Duma’da yüzde 50, IV. Duma’da yüzde 67 idi.

“İleri işçiler”in çoğunluğu buradadır, Parti buradadır, sınıf bilinçli işçilerin çoğunluğunun görüş ve davranış birliği buradadır.

Tasfiyeciler, bizim Stolipinci kuryelerin argümanlarını kullandığımızı söyleyerek itiraz ediyorlar (bkz. Bulkin, L. M., “Naşa Zarya” No. 3). Bu akılsızca ve dürüst olmayan bir itirazdır. Almanlar seçimlerdeki başarılarını, kadınları dışlayan Bismarck’ın seçim yasasına göre ölçüyorlar. Alman Marksistlerini, başarılarını mevcut seçim yasasına göre –bu yasanın gerici kısıtlamalarını herhangi bir biçimde savunmadan– ölçüyorlar diye ancak deliler suçlayabilir.

Biz de kuryeler ya da kuryeler sistemini savunmadan, başarılarımızı mevcut seçim yasasına göre ölçtük. Her üç Duma’da da (II, III, IV) kuryeler vardı ve bir ve aynı işçi kuryesi içinde, sosyal-demokrasi içinde Tasfiyeciler aleyhine tam bir kayma olmuştur. Kendini ve başkalarını aldatmak istemeyen, Tasfiyecilere karşı işçilerin birliğinin zaferi nesnel gerçeğini kabul etmek zorundadır.

Diğer itiraz da daha az “akıllıca” değil: “şu ya da bu Bolşevik için Menşevikler ve Tasfiyeciler de oy verdiler” (ya da seçimlere katıldılar). Çok iyi! Fakat bu, II. Duma’nın yüzde 53 oranındaki Bolşevik olmayan temsilcileri, III. Duma’nın yüzde 50, IV. Duma’nın yüzde 33 oranındaki temsilcisi için de geçerli değil mi?

Temsilcilere ilişkin veriler yerine işçi vekilleri ve ikinci seçmenler vs. üzerine veriler olsaydı, bunları seve seve kullanırdık. Fakat bu tür daha ayrıntılı veriler yok ve dolayısıyla “itirazcılar” izleyenlerin gözüne düpedüz kül serpiyor.

Peki, ya çeşitli eğilimlerin gazetelerini desteklemiş olan işçi grupları üzerine veriler? İki yılda (1912 ve 1913) 2801 grup “Pravda”dan, 704 grup “Luç”tan yana olmuştur.* Herkes bu rakamları kontrol edebilir, ve hiç kimse bunları çürütmeye çalışmamıştır.

* 1 Nisan 1914’e kadar yapılan hesaba göre, 4000 grup “Pravda”dan (1 Ocak 1912’den itibaren), 1000 grup ise Tasfiyecilerle bütün müttefiklerinden yanadır.

Burada “ileri işçiler”in çoğunluğunun davranış ve irade birliği nerededir, ve nerededir çoğunluk iradesinin ihlali?

Troçki’nin “fraksiyonsuzluğu”, işçilerin çoğunluğunun iradesinin en utanmazca ihlal edilmesi anlamında bölücülük demektir.

III– A⁄USTOS BLOKU’NUN DA⁄ILMASI ÜZERİNE

Fakat, Troçki’nin yüzümüze fırlattığı bölücülük suçlamalarının doğruluğunu ve gerçekliğini kontrol etmek için çok önemli bir araç daha var.

Asıl “Leninistler”in bölücü olduğunu düşünüyorsunuz, öyle mi? İyi. Haklı olduğunuzu varsayalım.

Fakat eğer haklıysanız, neden tüm diğer fraksiyonlar ve gruplar “Leninistler” olmadan ve “bölücüler”e karşı Tasfiyecilerle birlik olamadılar?… Eğer biz bölücüysek, birleştirici olan sizler neden kendi aranızda ve Tasfiyecilerle birleşemediniz? Bununla işçilere birliğin olanaklı olduğunu ve yararlarını eylemle göstermiş olurdunuz!…

Tarih sırasına göre anımsayalım!

Ocak 1912’de “bölücüler” ve “Leninistler”, Tasfiyeciler olmadan ve onlara rağmen Parti olduklarını açıklar.

Mart 1912’de bütün gruplar ve “fraksiyonlar”, Rus gazeteciklerinde ve Alman sosyal-demokrat gazetesi “Vorwärts”in sayfalarında bu “bölücüler”e karşı birleşirler: Tasfiyeciler, Troçkistler, “Vperyod”cular, “Parti Bolşevikleri”, “Parti Menşevikleri”. Hepsi birden bize, dayanışma, birlik ve uyum içinde “gaspçılar”, “aldatıcılar” diye küfreder ve en az bunlar kadar yumuşak ve okşayıcı daha başka lakaplar takar.

Pekâlâ, baylar! Fakat sizler için “gaspçılar”a karşı birleşmekten ve “ileri işçiler”e bir birlik örneği sunmaktan daha kolay ne olabilirdi? İleri işçiler, bir yanda gaspçılara karşı herkesin, gerek Tasfiyecilerin gerekse de Tasfiyeci olmayanların birliğini, öte yanda ise sadece ve tek başına “gaspçılar”ı, “bölücüler”i vs. gördüklerinde, birincileri desteklemezler miydi?

Farklılıklar sadece “Leninistler” tarafından uydurulmuş ya da şişirilmişse vs., fakat gerçekte Tasfiyecilerin, Plehanov yanlılarının, “Vperyod”cuların, Troçkistlerin vs. birliği olanaklıysa, neden iki yıl içinde bunu kendi örneğinizle kanıtlamadınız?

Ağustos 1912’de “birleştiriciler” konferansı toplandı. Ve toplanır toplanmaz da ayrılık başladı: Plehanov yandaşları konferansa gelmeyi bir bütün olarak reddettiler, “Vperyod”cular geldiler, fakat tüm girişimin hayali niteliğini protesto ve teşhir ederek Konferanstan çekildiler.

Tasfiyeciler, Letonyalılar, Troçkistler (Troçki ve Zemkovski), Kafkasyalılar ve Yediler* “birleşti”. Bunlar birleşti mi? Bunun böyle olmadığını, bunun sadece Tasfiyeciliği maskeleme olduğunu daha o zaman açıklamıştık. Olaylar bizi yalanladı mı?

Tam bir buçuk yıl sonra, fiubat 1914’te anlaşılıyor ki:

1) Yediler parçalanıyor — Buryanov onlardan ayrılıyor.

2) Geriye kalan yeni “Altılar” içinde Çaydze ve Tulyakov ya da herhangi biri Plehanov’a verilecek yanıt üzerinde anlaşamıyorlar. Basında Plehanov’u yanıtlayacakları açıklamasını yapıyorlar, fakat yanıtlayamıyorlar.

3) Aylardan beri fiilen “Luç”tan kaybolmuş olan Troçki, ayrılıp, “kendi öz” dergisi “Borba”yı çıkarıyor. Troçki bu dergiyi “fraksiyonsuz” olarak nitelediğinde, o bununla berrak bir şekilde (meseleyle bir ölçüde bilen herkes için berrak bir şekilde) “Naşa Zarya” ve “Luç”un, onun, yani Troçki’nin düşüncesine göre “fraksiyoncu”, yani kötü “birleştiriciler” olarak kendilerini kanıtladıklarını söylemektedir.

Eğer siz, sevgili Troçki, birleştiriciyseniz, Tasfiyecilerle birliğin olanaklı olduğunu açıklıyorsanız, onlarla birlikte “Ağustos 1912’de formüle edilen temel düşünceler”in bakış açısında duruyorsanız (“Borba” No. 1, s. 6, “Yazı Kurulu'ndan”), neden bizzat kendiniz “Naşa Zarya” ve “Luç” Tasfiyecileriyle birleşmediniz?

“Severnaya Raboçaya Gazeta”da, Troçki’nin dergisi çıkmadan önce, derginin “bulanık” fizyonomisi ve bu dergi hakkında “Marksist çevrelerde oldukça fazla konuşulması” üzerine kötü bir haber çıkınca, “Put Pravdi” (No. 37) doğal olarak bu iddianın yanlışlığını açığa çıkarmak zorunda kalmıştı: “Marksist çevrelerde” Troçki’nin “Luç” yandaşlarına karşı gizli mektuplaşmalarından “söz ediliyor”; Troçki’nin fizyonomisi ve Ağustos Bloku’ndan ayrılması tamamen “berraklaşmıştır”.

4) L. Syedov’a karşı çıkan (ve bunun için F. Dan ve şürekası tarafından alenen fırçalanan) Kafkasyalı Tasfiyecilerin ünlü lideri An* şimdi “Borba”da ortaya çıkıyor. fiu henüz “açık” değil: Kafkasyalılar

Troçki’yle mi olmak istiyorlar, yoksa Dan’la mı?

5) “Ağustos Bloku” içinde hiç kuşkusuz biricik gerçek örgüt olan Letonyalı Marksistler, en son kongrelerinde (1914) bir kararla şu açıklamayı yaptıktan sonra resmen Blok’tan ayrıldılar:

“Uzlaşmacıların ne pahasına olursa olsun Tasfiyecilerle birleşme çabasının (Ağustos Konferansı 1912) yararsız olduğu ortaya çıkmış ve bizzat birleştiriciler Tasfiyecilere ideolojik-politik bağımlılık içine düşmüşlerdir.”

Bunu, bir buçuk yıllık deneyimin ardından, iki merkezden hiçbiriyle bağ kurmak istemediği için tarafsız bir tavır takınan bir örgüt açıklamıştır. Tarafsız insanların bu kararı Troçki için daha vahim olmak zorundadır!

Sanırım bu kadar yeter, öyle değil mi?

Bizi bölücülükle, Tasfiyecilerle geçinmek istememek ya da bu beceriyi gösterememekle suçlayanlar, kendileri de Tasfiyecilerle geçinememişlerdir. Ağustos Bloku’nun bir hayal olduğu görülmüş ve Blok dağılmıştır.

Troçki bu dağılmayı okurlarından gizlemek için onlara yalan söylüyor.

Hasımlarımızın deneyimi bizim haklı olduğumuzu, Tasfiyecilerle bir işbirliğinin olanaksız olduğunu kanıtlamıştır.

IV– BİR UZLAfiMACININ “YEDİLER”E

Ö⁄ÜTLERİ

“Borba” No. 1’deki yazı kurulu makalesi: “Duma Fraksiyonu'nun Bölünmesi”, bir uzlaşmacının Devlet Duması’nın yedi Tasfiyeci (ya da Tasfiyecilere doğru yalpalayan) temsilcisine öğütlerini içeriyor. Bu öğütlerin özü şu cümlede yatmaktadır:

“Diğer fraksiyonlarla bir anlaşmanın gerekli olduğu tüm durumlarda, ilk planda Altılar’a* başvurulmalı…” (s. 29). Bu akla uygun bir öğüt ve Troçki başka şeylerin yanı sıra bu öğüt nedeniyle “Luç” Tasfiyecilerinden ayrılıyor gibi görünüyor. Duma’da iki fraksiyonun mücadelesi başladığından beri, Yaz Konferansı kararından (1913)[95] bu yana, “Pravda” taraftarları işte tam da bu görüşü savundular. Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi fraksiyonu, ayrılıktan sonra da basında defalarca, “Yediler”in tekrar tekrar reddetmesine rağmen, bu görüşü savunduğunu açıklamıştır. En başından beri, Yaz Konferansı kararından bu yana, Duma’daki faaliyetin sorunları üzerine anlaşmaların arzu edilir ve mümkün olduğuna inanıyorduk ve hâlâ da bu inançtayız: bu tür anlaşmalar defalarca küçük-burjuva köylü demokratları (Trudovikler) ile yapılabildiyse, benzer anlaşmaların küçük-burjuva, liberal işçi politikacılarıyla yapılabilmesi daha olanaklıdır ve gereklidir. Farklılıkları abartmamak ve gerçekliği görmek gerekir: Yediler dün tamamen Dan’ın peşinden giden, bugün ise sıkıntı içinde gözlerini bir Troçki’ye, bir Dan’a çeviren Tasfiyecilerin safına doğru yalpalayan insanlardır. Tasfiyeciler, Parti'den ayrılan legalite yanlılarından oluşan, liberal işçi politikası güden bir gruptur. Bu grubun illegaliteye karşı oluşu göz önüne alındığında, bu grupla parti inşası ve işçi hareketi meselelerinde herhangi bir birliğin sözü bile edilemez. Farklı düşünenler fena halde yanılıyorlar ve 1908’den beri meydana gelen değişiklikleri görmüyorlar. Fakat Parti'nin dışında bulunan ya da Parti'ye yakın duran bu grupla tek tek sorunlarda anlaşmalar yapmak elbette caizdir: Trudovikleri olduğu gibi bu grubu da daima proleter eğilimle (“Pravda” eğilimiyle), liberal politika arasında seçim yapmaya zorlamak zorundayız. Örneğin basın özgürlüğü için mücadele sorununda, Tasfiyeciler içinde, sansüre tabi olmayan basın sorununu reddeden ya da görmezden gelen sorunun liberal konuşuyla, sorunun bu konuluşuna tamamen karşıt proleter politika arasında açıkça yalpalamalar görülmüştür.

Duma dışında karara bağlanacak olan en önemli sorunların doğrudan ortaya atılmadığı Duma’daki politikanın sınırları içinde, ye-di liberal işçi temsilcisiyle anlaşmalar yapmak mümkündür ve arzu edilir. Bu noktada Troçki, Tasfiyecilerin pozisyonundan Parti'nin (1913) Yaz Konferansı'nın görüşüne geçmiştir.

Fakat şunu unutmamak gerekir ki, Parti dışındaki bir grubun bakış açısından, anlaşmadan anlaşılan, kesinlikle, Partililerin genellikle bundan anladıkları şey değildir. Parti üyesi olmayan insanlar için Duma’da bir “anlaşma” sağlanması, “taktik bir kararın ya da çizginin hazırlanması”dır. Partililer için ise anlaşma, başkalarını Parti çizgisinin uygulanmasına çekme girişimidir.

Örneğin: Trudoviklerin partisi yok. Onların anlaşmadan anladıkları, bugün Kadetlerle, yarın Sosyal-Demokratlarla bir çizginin “özgürce hazırlanması”dır. Oysa biz, Trudoviklerle anlaşmadan kesinlikle bunu anlamıyoruz: bütün önemli taktik sorunlarda Partimizin kararları var ve biz bu kararlardan hiçbir zaman ayrılmayacağız; yani bizim için Trudoviklerle bir anlaşma yapmak, onları bizim yanımıza çekmek, onları Kara Yüzlere ve liberallere karşı ortak eylemlerden vazgeçmemekte haklı olduğumuza ikna etmek anlamına gelmektedir.

Troçki’nin, Partili bakış açısından anlaşmalarla partisiz bakış açısından anlaşmalar arasındaki bu en temel farkı ne ölçüde unuttuğunu (boşuna Tasfiyecilerden yana olmadı), şu mülahazası göstermektedir:

“Enternasyonal’in yetkili kıldığı kişilerin, bölünmüş parlamento

temsilciliğimizin iki kısmını da bir araya getirip, onlarla birlikte, onları neyin birleştirdiğini ve neyin ayırdığını incelemesi zorunludur… Parlamento taktiğinin esaslarını formüle eden ayrıntılı bir taktik karar hazırlanabilir…” (No. 1, s. 29/30).

Bu, sorunun Tasfiyeci tarzda konuluşunun karakteristik ve son derece tipik bir örneğidir! Troçki’nin dergisi Parti'yi düşünmüyor: Gerçekten de böyle bir ayrıntıyı düşünmeye değer mi?

Avrupa’da (Troçki uygunsuz yerde Avrupalılıktan söz etmeyi pek sever) çeşitli partiler anlaştığında ya da birleştiğinde, bu genellikle şöyle olur: temsilciler bir araya gelir ve her şeyden önce ayrılık noktalarını açıklığa kavuştururlar (bu, Enternasyonal’in Rusya için de gündeme aldığı şeydir, fakat Kautsky’nin “eski Parti artık yok”* yönündeki düşüncesizce iddiasına kararda kesinlikle yer vermemiştir). Ayrılık noktalarının açıklığa kavuşturulmasından sonra temsilciler, taktik, örgüt vs. sorunlarında her iki Partinin kongrelerine hangi kararların (kararlar, koşullar vs.) sunulacağını saptarlar. Bir birleşik kararlar tasarısı sunabilirlerse, bu kararların kabul edilip edilmemesine parti kongreleri karar verir; çeşitli öneriler varsa, bunlar da aynı şekilde iki partinin kongreleri tarafından nihai olarak oylanırlar.

Tasfiyecilere ve Troçki’ye sadece oportünizmin Avrupaî örnekleri “sempatik” geliyor, asla Avrupaî parti ruhununun örnekleri değil.

Duma temsilcileri “ayrıntılı bir taktik karar” hazırlayacaklar!!! Troçki’nin boşuna böylesine hoşnutsuz olmadığı Rusya’nın “ileri işçiler”i, Kautsky’ye bile Rusya’da “Parti'nin olmadığı” güvencesini veren yurtdışı grupçuklarının Viyana ve Paris’teki gülünç plancılıklarının ne boyutta olduğunu bu örnekte görebilirler. Zaman zaman yabancıları bu sorunda aldatmak başarılsa da, Rusya’nın “ileri işçiler”i (korkunç Troçki’nin yine hiddetini üstlerine çekme tehlikesine rağmen) bu plancıların yüzüne karşı kahkahayla güleceklerdir.

“Ayrıntılı taktik kararlar – diyeceklerdir onlara– bizde Parti Kongreleri ve Konferansları tarafından hazırlanır (siz partisizlerde nasıl olduğunu biz bilemeyiz), örneğin 1907, 1908, 1910, 1912 ve 1913 yıllarında olduğu gibi. Konuyu bilmeyen yabancılara ve unutkan Ruslara da parti kararlarımızı memnuniyetle tanıtırız ve daha büyük bir memnuniyetle, ‘Yediler’in ya da ‘Ağustosçular’ın ya da ‘Solcular’ın[96] ya da her kimse onların temsilcilerinden, bize kongrelerinin ya da konferanslarının kararlarını tanıtmalarını ve bundan son-raki kongrelerinde bizim kararlarımıza ya da Letonyalıların 1914 yılında yaptıkları tarafsız kongre kararına vs. karşı tutum kesin sorununu ortaya atmalarını isteriz.”

Rusya’nın “ileri işçileri” çeşitli plancılara bunu söyleyeceklerdir, örneğin Petersburg’un örgütlü Marksistleri, Marksist basında bunu şimdiden söylemişlerdir. Tasfiyecilerin önüne konan ve yayınlanan bu şartları Troçki görmezden gelmeyi mi yeğlecek? Bunu yapması Troçki için daha kötü olur. Okuru, Rusya’nın sınıf bilinçli işçilerinin çoğunluğunun iradesini hesaba katmak istemeyen Ağustos “Birliği” tipinde “birleşme” planları tasarlamanın ne kadar gülünç olduğu konusunda önceden uyarmak görevimizdir.