I. PROLETARYA DIKTATÖRLÜĞÜ VE
SOVYETLER İKTİDARININ ÖZÜ 2. Sosyalizmin (komünizmin birinci evresi) kapitalizm üzerindeki zaferi, gerçekten devrimci tek sınıf olan proletaryadan, şu üç görevi yerine getirmesini ister. Birincisi: sömürücüleri ve en başta, onların başlıca iktisadi ve siyasal temsilcileri olan burjuvaziyi devirmek; onları mutlak bir yenilgiye uğratmak; dirençlerini ezmek; sermaye boyunduruğu ve ücretli köleliğin yeniden kurulması yolunda, ne olursa olsun, onlardan gelecek her girişimi olanaksız kılmak. İkinci görev: proletaryanın devrimci öncüsü, onun komünist partisi ardında, yalnızca tüm proletaryayı ya da onun büyük çoğunluğunu değil, ama tüm emekçiler ve sermaye tarafından sömürülenler yığınını da sürükleyip götürmek, gözüpek, sarsılmaz ve amansız bir savaşımın akışı içinde onları yetiştirmek, örgütlemek, eğitmek, disipline sokmak; bütün kapitalist ülkeler nüfusunun bu ezici çoğunluğunu burjuvazi karşısındaki bağımlılığından çekip kurtarmak, kendi pratik deneyimi temelinde, ona proletarya ve devrimci öncüsünün yönetici rolüne güven vermek. Üçüncü görev: burjuvazi ile proletarya arasında, burjuva demokrasisi ile sovyetler iktidarı arasında, nüfusun bir azınlığından başka bir şey oluşturmamasına' karşın, hemen tüm ileri ülkelerde sayıları henüz çok olan tarım, sanayi ve ticaretteki küçük patronlar sınıfı içinde olduğu kadar, bu sınıfa karşılık düşen aydınlar, müstahdemler vb. katmanı içinde de kendini gösteren kaçınılmaz duraksamaları etkisizleştirmek ya da zararsız kılmak.
Bu görevlerden birincisi ve ikincisi, sömürücüler bakımından olduğu kadar sömürülenler bakımından da, herbiri özel eylem araçları gerektiren, bağımsız görevlerdir. Üçüncüsü ise ilk ikisinden çıkar ve çeşitli duraksama türlerinin somut koşullarına göre, ilk iki görevin gerçekleştirilmesi için kullanılmış bulunan araçların ustaca, elverişli ve esnek bir bağdaşımından (kombinezonundan) başka bir şey istemez.
3. Bütün dünyada ve en başta da en ileri, en güçlü, en kültürlü ve en özgür kapitalist ülkelerde, militarizm tarafından, emperyalizm tarafından, sömürgelerin ve güçsüz ülkelerin ezilmesi tarafından, emperyalist dünya kasaplığı tarafından, Versailles "barış"ı tarafından yaratılmış bulunan somut durum içinde, kapitalistlerin sömürülenler çoğunluğunun iradesine gürültüsüz-patırtısız bir boyuneğmeleri ve sosyalizme doğru barışçıl, reformist bir evrim fikrinin kabul edilmesi olgusu yalnızca aşın bir küçük-burjuva alıklık belirtisi değil, ama işçileri açıkça aldatmak, kapitalist ücretli köleliği idealleştirmek, gerçeği gizlemektir de, bu gerçek, üretim araçlarının özel mülkiyetini kurtarmak için, burjuvazinin, hatta en aydın ve en demokratik olanını bile, hiçbir yalan, hiçbir suç karşısında, milyonlarca işçi ve köylünün öldürülmesi karşısında artık durmadığı gerçeğidir. Yalnızca burjuvazinin zor yoluyla devrilmesi, mülkiyetinin zoralıma uğratılması, en tehlikeli ve en direngen tüm sömürücülerin yurtdışına kovulması ya da gözaltına alınmasına değin, parlamenter, hukuki, askeri, bürokratik, yönetsel, belediyesel, vb. tüm burjuva devlet aygıtının dipten doruğa yıkılması, sömürücülerin kaçınılmaz direnme ve kapitalist köleliği yeniden kurma girişimlerinin bastırılması ereğiyle onlara karşı sert bir gözetmenin örgütlenmesi, yalnızca bu önlemler tüm sömürücüler sınıfının gerçek boyuneğişini sağlamaya yeteneklidirler.
Öte yandan, II. Enternasyonalin eski parti ve eski önderlerinde olduğu gibi, emekçiler ve sömürülenler çoğunluğunun, kapitalist kölelik koşulları içinde, burjuvazinin - kapitalist ülke ne kadar kültürlü ise o kadar çeşitli, o kadar ince, ve o kadar kiyici biçimlere bürünen - boyunduruğu altında, son derece açık bir sosyalist bilinç, her şeye dayanır kanılar ve sosyalist bir nitelik kazanabileceği fikrini kabul etmek de, kapitalizmi ve burjuva demokrasisini idealleştirmek, işçileri aldatmak istemek demektir. Gerçeklikte, ancak ve ancak proletaryanın, tek devrimci sınıf olan bu sınıfın tümü, ya da çoğunluğu tarafından desteklenen öncüsü, sömürücüleri alaşağı ettikten, onları ezdikten, sömürülenleri köleliklerinden kurtardıktan ve yaşama koşullarını, mülksüzleştirilen kapitalistler zararına iyileştirdikten sonra, ancak ve ancak sert bir sınıf savaşımından sonra ve böyle bir savaşımın içindedir ki, en geniş emekçi ve sömürülenler yığınlarının proletarya çevresinde, onun etkisi ve onun yönetimi altında yetiştirilme, eğitim ve örgütlenmesini gerçekleştirmek, onları özel mülkiyet rejiminden doğmuş bencilliklerinden, bölünmüşlüklerinden, kusurlarından, güçsüzlüklerinden kurtarmak, ve özgür emekçilerin özgür bir birliği durumuna getirmek olanaklı olacaktır.
4. Kapitalizm üzerinde zafer, yönetici komünist parti, devrimci sınıf, yani proletarya ve yığın, yani emekçiler ve sömürülenlerin tümü arasında doğru ilişkiler kurulmasını gerektirir. Yalnızca komünist parti, eğer gerçekten devrimci sınıfın öncüsü ise, eğer saflarında bu sınıfın en iyi temsilcilerini (sayfa 249) barındırıyorsa, eğer tamamıyla bilinçli ve özverili, direngen bir devrimci savaşım deneyimi ile yetişip çelikleşmiş komünistlerden bileşmiş bulunuyorsa, eğer bu parti kendi sınıfının tüm yaşamına, ve onun aracıyla, tüm sömürülenler yığınına çözülmez bir biçimde bağlanmayı ve bu sınıf ile bu yığına mutlak bir güven esinlemeyi biliyorsa - kapitalizmin bütün güçlerine karşi en gözüpek ve en amansiz sonal savaşimda, yalnizca böyle bir parti proletaryayi yönetmeye yeteneklidir. Ve proletarya, kapitalizm tarafindan bozulmuş küçük bir işçi aristokrasisi azinliginin -trade union'ların, kooperatiflerin, vb. eski liderleri- kaçınılmaz gevşeklik ve bazan da direncini ortadan kaldırarak, kendi devrimci atılımının tüm gücünü ancak böyle bir partinin yönetimi altında geliştirebilir, kapitalist toplumun iktisadi yapısı sonucu, toplam nüfus içinde tuttuğu yere oranla son derece daha büyük olan tüm gücünü, ancak böyle bir partinin yönetimi altında gösterebilir. Ensonu, ancak burjuvazi ve burjuva devlet aygıtının boyunduruğundan gerçekten kurtulduktan, ancak kendi sovyetlerinde (sömürücülerine oranla) gerçekten tam bir özgürlük içinde örgütlenme olanağını elde ettikten sonradır ki, yığın, yani emekçilerin ve sömürülenlerin tümü, kapitalizm tarafından ezilmiş bulunan onmilyonlarca insanın tüm girişim ve tüm enerjisini tarihte ilk kez olarak gösterebilecektir. En aydın ve en özgür burjuva demokrasisinde bile, %99'u yönetimden her zaman dıştalanmış bulunan tüm ezilenler yığınının bu yönetime gerçek bir katılımı, ancak sovyetler tek devlet aygıtı durumuna geldikten sonra sağlama bağlanmış olabilir. Sömürülenler yığını, sosyalist kuruluşu, yeni bir toplumsal disiplinin, özgür emekçilerin özgür bir birliğinin kurulmasını, kitaplarda değil, ama kendi öz pratik deneyimine dayanarak, ancak sovyetler içinde öğrenmeye başlar.
PROLETARYA
DİKTATÖRLÜĞÜNÜN DOLAYSIZ VE GENEL HAZIRLIĞINI NASIL ÖRGÜTLEMELİ?>>